“SEN DE ADINI BİR DUVARA YAZDIN MI?”   

@amasyayamektupvar

Sevgili Amasyalılar,

Sizlere bu mektubu 775 km kadar uzak bir mesafeden yazıyor olsam da gönüller bir olduktan sonra mesafelerin ne önemi vardır ki? Kalbimin bir tarafında o ihtişamlı Harşena ve onu selamlayan Ferhat tepesi, peşisıra uzanan görkemli dağlar sıralanmışken, Yeşilırmak bu iki dağın arasından nazlı nazlı süzülüşlerine şehrin o görkemli aksini ılgın ılgın denizlere katıştırmaya ve tüm evrene o güzelliği yaymaya devam etmeyecek mi? Amasya’yı gelip de görmeyenler nereden bilsinler, aksinin bir sureti olan dünyanın nice güzelliklerinin ifade edilemez sebebi olduğunu; fakat Amasya’da doğup bu şehirde büyüyerek bu kadim şehrin akla ziyan zenginliğini DNA’larında taşıyanlar biliyor olsalardı mayanın/özün kendilerinde olduğunu, geceleri haram sayıp uykularını ceplerinde taşımazlar mıydı?

“Amasyalı ünlüler kimlerdir? Amasya tarih sayfasına adını nasıl yazdırmıştır?” sorularına hangi isimleri sayıp, hangi tarihi olayları sıralayabiliriz mesela? MÖ 132-62 yılları arasında yaşamış, şehrin kurucusu Mitridates Eupator’u, MÖ 51 – MS 28 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü coğrafyacı Strabon’u, 6. ve 7. yüzyılda ortaya çıkmış, Azerbaycan, İran, Anadolu sınırları içerisinde pek çok bölgeye mâl olmuş Ferhat ile Şirin masalının, Amasya’da en güçlü örneğiyle gösteren/yaşatan bir aşk öyküsünü mü? 1406-156 yılları arasında yaşamış dünyanın belki de en önemli kadın şairi olan Mihri Hatun’u mu ya da Osmanlı Döneminde şehzadelerin eğitim yuvası olan Amasya’yı mı? 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan Anadolu’ya giden Milli Mücadele sürecinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 12-22 Haziran 1919’da cumhuriyetimizin doğum belgesi olan “Amasya Tamimi”nin imzalandığı ve yakın tarihimizin şanlı tarihine adını altın harflerle yazdıran Amasya’yı mı?

Bu satırları yazarken 2004 yıllarında yazdığım “Aşkından bu şehirde öldün mü hiç?” adlı şiirimin şu beyitleri döküldü dudaklarımdan;

Masallar ülkesinde yaşadın mı hiç
ve dinleyip büyüttün mü duygularını.
Arzuların vurdu mu doruklara,
bir şehrin büyüsüne kapıldın mı hiç.

Öğrendin mi kimlerin adı kazılmış duvarlarına,
sen de adını bir duvara yazdın mı?
Yeşilırmak’a şavkı düşen ozana bakıp,
Nedim’i de bir nebze olsun andın mı?
Gitmelere kalkıp hazırladığında bohçanı
Yeşilırmak’ın ağlayışını duyup kaldın mı hiç.

Şiirin devamını internette antoloji sayfasından okuyabilirsiniz, fakat burada her bir satırını Amasya’yı fazlasıyla hak eden ve hatta kifayetsiz kalan bu naçizane dizelerimde bu mektubumun ana temasını belirleyen şu beyitleri bu satırları okuyan herkesin iyi düşünmesini istiyorum; ve sizlere soruyorum; “Öğrendiniz mi kimlerin adı kazılmış duvarlarına, siz de adınızı bir duvara yazdınız mı? Bunun için bir çaba verdiniz mi ya da sanal alemde dolaşırken, arama motorlarına “Amasyalı ünlüler kimlerdir” diye yazdığımda, cumhuriyet tarihi içinde Amasya’da doğup büyümüş, sanatçı, işadamı, belli makamlarda mevkii sahibi olmuş kimselerin Amasya ile ilgili şimdiye kadar duyduğunuz şahsi bir tasarrufları, reklamları, şehrin adını ağızlarına alıp anmaları, sosyal hesaplarında doğdukları şehrin fotoğraflarını çekip yayımlamışlıkları, TV kanallarında fırsat buldukça Amasya’yı dile getirmişlikleri var mıdır? Amasya’da yetişip ünlenmiş bir modacı, dört mevsim için özene bezene yaratmış olduğu kreasyonunu gelip Amasya’nın Yeşilırmak boylarında sergilemiş midir? Bunlara cevap veremiyorsunuz değil mi? Veremezsiniz, çünkü ben de bakıyorum, göremiyorum! Sizce bir şehirde sadece doğmuş olmak ve nüfus cüzdanının doğum yeri hanesinde “Amasya” yazmak yeterli midir? Amasyalı olmanın hakkını vermek bir kimlik belgesinde geçen altı harfe ifade etmenin ötesine geçemiyorsa, orada doğmuş olmak da bir şey ifade edebilir mi? Evet bu sorulara cevapları sizler verirken, ben de sizlere 2004 yılından ayrılıp bir daha hiç yolumu kesiştiremediğim güzel şehrim Amasya için yaptıklarımdan biraz bahsedeyim istiyorum. Amasya’da yaşarken Amasya’ya birçok şiirler yazıp besteler yaptım, fakat daha sonra ona bir tane daha ekledim ki, bu beste inanır mısınız hem sözleri hem de bestesiyle birlikte 15, 20 dakika kadar bir sürede doğdu. Sözleri şöyle;

MEKTUBUM ELMA KOKSUN

Bavulu toplayıp da gitmiş,

ömrüne bir de hasret ekmiş

Sözde ardına bile bakmamış,

bu şehri unuturum sanmış

Günler, aylar, yıllar geçtikçe,

anılar maziyi deştikçe

Fotoğraflar eline geçtikçe,

özlemi yüreğine ok olmuş

(Nakarat) Ah postacı sen çal kapımı

Bana bir mektup ver Amasya’dan olsun

Ah postacı bu hasreti dindir

Mektubum elma koksun

Atmış kendini hemen sokaklara, rastlamamış yeşil akan bir ırmağa

Kralların uyuduğu o yüce dağa, semaverinde içtiği demli çaya

Aaa… bak şimdi aklına gelmiş,

o minicik bamyanın yemeği

Şimdi olsa ne iyi giderdi,

Amasya’nın hani o meşhur çöreği

(Nakarat)

Sahurda bando müzik çalarken,

gençler davul-zurna simsim oynarken

“Hoş bilezik” halayı alay olurken, semahlar dönülür her yerde bir dem

Amasya’m anlat anlat bitmezsin,

Gazi Paşa’mla sen tarihe eşsin

Özgürlüğümün biricik meşalesi, cumhuriyetimin doğduğu yersin

(Nakarat)

Amasya

Nasıl? Sözlerini okurken sizler de heyecanlandınız mi? Fakat emin olunuz, bu besteyi dinlediğinizde değil siz, Amasya’da doğup şehri terk etmiş, Amasya’ya bir şekilde tatil ya da çalışmak için gelmiş olanlardan tutunuz da Amasya’ya hiç yolu düşmemiş insanlar dahi dillerinden düşüremeyeceği bir şarkı oldu. İnanıyorum, bu besteyi düzenlemesiyle ete kemiğe büründürüp üstüne bir de klip çektiğimizde gündeme oturacak ve Amasya hafızalarda defalarca kez yer alacaktır. Amasya için yaptığım tüm bestelerime güveniyorum, bunları Amasya’nın eşsiz türküleri ile hazırladığım çok kapsamlı bir projeyle görücüye çıkartmak istiyorum, fakat ne yazık ki bu projeler ne bir başına üretmekle ne de istemekle hayata geçirilemiyor.

Sevgili Amasyalılar, değerli dostum, arkadaşım sevgili Savaş Tutak ile bu projeyi hayata geçirebilmek için üç yıl boyunca mücadele verdik, fakat olmadı. Eğer bunu gerçekleştirmiş olsaydık geçen yıl “12-22 Haziran Amasya Uluslararası Atatürk Kültür ve Sanat Festivali”nde hepiniz onaylayıp keyif alacağı bir tanıtımla şehrimizi layık olduğu yere taşımayı hedefliyorduk, olmadı. “Yılmayalım, moralimizi bozmayalım, bir yıl daha bekleyelim ve projeyi hayata geçirmek için ihtiyaç duyduğumuz sponsorları bulalım!” dedik, yine bulamadık. Bu işler ne yazık ki sponsorsuz yürüyecek işler değil, fakat bir kumbara mı yapsak ya da “Bunun için bizlere destek verecek olanlara en azından buradan ulaşma fırsatımız olur mu?” diye meseleyi sizlerin huzuruna taşıyarak fikirlerinizi almayı uygun buldum. Eğer bu projeye sahip çıkarsanız, sizlerle birlikte yüzyılımızın şu zamanlarında adımızı bir duvara hep birlikte yazabiliriz! Amasya için bir şeyler yapabiliriz! Damlaya damlaya nasıl göl oluyorsa, sizlerle birlik ola ola bu dillerden düşmeyecek şarkılarla Amasya’mızın adını aşkını her yerde haykırabiliriz. Yeter ki sizler sevgili dostum Savaş Tutak ile başlattığımız bu eşsiz projenin önünde, yanında, arkasında olun, inanın ortaya çıkacak olan sonuç, hepimiz mutluluktan gözlerimizden akan yaşlarla başarmış olmanın coşkusunu yaşatırken, önce bu projenin altına sonra da duvarlarına hepimiz adımızı yazdıracağız…

Bu yazımda tarih sahnesinde yer aldığı halde sizlerin Amasyalı olarak bilmediği iki isme yer verecektim, fakat mektubum Amasya hasretinden o kadar uzayınca sanırım daha yazacak yer kalmadı. O nedenle sizlerle bir sonraki yazımda buluşmak üzere hoşçakalın derken, biricik gözbebeğimiz olan “12-22 Haziran Amasya Atatürk Kültür ve Sanat Festivali”nin her yönden coşkulu, bereketli, tarihine, şanına yakışır şekilde geçmesini temenni ederim.

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yönetim ve Organizasyon Bilim Uzmanı

Halk Bilimi Araştırmacısı

Yorum bırakın