
İnsan, kendini yarım bıraktığında aslında başkalarının merakını da yarım bırakır. Sözlerinizle gösterdiğiniz tarafınız bir şeyler anlatıyor olabilir; fakat sakladığınız, susturduğunuz yanınız çok daha fazlasını barındırıyor. İşte bu yüzden mesele, yalnızca konuşmakla değil, yazıyla da yüzleşmeyi gerektiriyor.
Herkes kendi yaşadıklarıyla ilgili bir-iki anı anlatıp onunla dertleniyor, fakat mesele yazmaya geldi mi devamı gelmiyor. “Haydi yazalım” deseniz hemen geri çekiliyor. Oysa lafın sonunda hep aynı cümle: “Ah, bir yazsam roman olur!”
Paylaşımınızla ya da sohbetinizle karşınızdakini meraklandıran o iç çekmelerle tüm duygularını tutuklayıp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam ederken, bu hikâyeyi sizden duyup düşünenler arkanızdan bakakalıyor. Bunun farkında mısınız? Anlattıktan hemen sonra kapatıverdiğiniz defter, samimiyetinizin en açık göstergesi değil mi?
Öyleyse soruyorum: Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Görülüyor ki anlatacak çok şeyiniz var; ama anlattıklarınızın topluma vereceği bilgiye, derse, anıya siz dahi samimi değilsiniz!
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı