
Uygur Türkleri suyu yalnızca içmedi; onu dinledi, korudu, hayat bildi.
Turfan’ın kurak topraklarında, 2500 yıl önce yeraltına karizler açtılar.
Binlerce kilometre boyunca, suyu gizlice taşıyan damarlar ördüler.
Bugün bile bazıları hâlâ yaşam sunuyor insanına, toprağına.
Prof. Dr. Ortaylı’nın sözleri boşuna değildir; çünkü Uygurlar oraya yalnızca yerleşmedi, suyun kaderini de yazdı.
Ve bilmeliyiz ki, gelecek yüzyılın en büyük savaşı toprak için değil, su için olacaktır.
Eğer siz, dünyanın en temiz sularını başıboş bırakırsanız, aslında kendi hayatınızı feda etmiş olursunuz.
Bugün dünyada yaşamın nasıl bir tehlike altında olduğundan habersiz bazı politikacılar buna karşı çıkarak siyaset yaptığını sanıyor. Kimse unutmamalı ki mesele sadece o bölgeye birilerini yerleştirmek değildir; dünyanın suyunu, yaşamı kurtarmaktır.

Ortaylı ‘Su Savaşları’ başlıklı yazısında şunları söyledi:
“Fırat ve Dicle havzası, Türkiye için hem teknik hem demografik hem de siyasi açıdan hayati önem taşır. Burada boşalan köyler, vakit kaybetmeden Asya’daki kardeş potansiyel nüfusla doldurulmalıdır. Çin’in nükleer denemeleriyle yıpratılan bereketli Uygur bölgesinin çalışkan çiftçileri kısa zamanda Türkiye’ye getirilmelidir. Hayvancılık konusunda uzman Kırgızların da bu topraklarda faaliyet göstermesi gerekir.”

Ortaylı, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde su krizlerinin beklenmedik şekilde ortaya çıkmaya başladığını, suyun gelecekte en kritik stratejik kaynaklardan biri haline geleceğini, bunun sadece çevresel değil, aynı zamanda ulusal güvenlik sorunu teşkil ettiğini ifade etti.

Alınması gereken acil önlemler olarak; #Fırat ve #Dicle Havzası’nın korunması, Uygur bölgesindeki çiftçilerin Türkiye’ye getirilmesi, Kırgız hayvancılığın desteklenmesi, yabancı sermayenin kontrol altına alınması ve Doğu Akdeniz kıyılarının korunması şart koşan Ortaylı’nın tespit ve önerilerini destekliyor musunuz? Bu önlemlerin bir an önce hayata geçmesini ister misiniz?
Gerçekten bunu istiyorsanız, öyleyse hepbirlikte isteyiniz!
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı