Atatürk’ün Kadın ve Eğitim Üzerine Söylediği Sözler

  1. “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gereklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarıdan fazla kuvvetten mahrum kalır. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir.”
  2. “Kadınlar için asıl mücadele alanı, asıl zafer, toplum hayatında erkeklerle birlikte yürümek, onlarla beraber çalışmak, onların hak ve sorumluluklarını paylaşmaktır. Kadınlarımız bu hak ve görevleri yerine getirdikçe, milletimizin sosyal ve ahlâkî kuvveti artacaktır.”
  3. “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
  4. “Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürümeli, onlarla beraber çalışmalı, hak ve sorumluluklarını paylaşmalıdır. Ancak o zaman milletimizin sosyal ve ahlâkî kuvveti artar.”
  5. “Türk kadınları, Cumhuriyetle birlikte bambaşka bir ışıltı kazandılar; artık yalnızca evin içinde değil, toplumsal hayatın her alanında erkeklerle eşit haklara ve sorumluluklara sahipler.”
  6. “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez!”
  7. “Kadınlarını geride bırakan toplumlar, geride kalmaya mahkûmdur.”
  8. “Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır.”

Kadının Eğitimi ve Bilgiyle Donanması

  1. “Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv hâline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.”
  2. “Kadınlarımız, erkeklerden daha çok aydın, daha çok bilgili, daha çok faziletli olmaya mecburdurlar. Eğer gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.”
  3. “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”
  4. “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı… biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır.”
  5. “Kısacası kadın meselesinde cesur olalım, kuruntuyu bırakalım, açılsınlar, onların zihinlerini ciddî ilimler ve fenler ile süsleyelim, şeref ve gurur sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim.”
  6. “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
  7. “Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şeyi kadın ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmelidirler.”
  8. “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”
  9. “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle süslenip donanmaktır.”

Atatürk’ün Kadınla İlgili Görüşlerinin Analizi ve Değerlendirmesi

1) Kadının Toplumsal Hayattaki Yeri

Atatürk’ün sözlerinden anlaşıldığı üzere, kadınları sadece ev içi rollere hapseden bir anlayışa karşıdır. Ona göre:

Bir toplumun yarıdan fazlası kadınlardan oluşur ve kadınlar toplumda aktif değilse, o toplum güçsüz kalır.

Kadınların toplumsal ve ekonomik hayatta aktif rol alması, milletin sosyal ve ahlâkî kuvvetini doğrudan etkiler.

Kadınları sadece biçim ve görünüş ile değil, bilgi, kültür ve faziletle donatmayı esas alır.

2 Kadın Eğitimi ve Bilgiyle Donanması

Bilge Atatürk’ün sözlerinde en çok tekrar edilen vurgu kadının eğitimi üzerinedir:

Kadınlar ilim ve fen sahibi olmalıdır.

Erkeklerden daha çok bilgili ve aydın olmaları, milletin anası olarak görevlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri için zorunludur.

Eğitim, sadece meslek edinmek için değil, karakter ve fazilet kazandırmak için bir araçtır.

Atatürk’ün Vizyonu ve Günümüz Türkiye’sinde Kadın Eğitimi

1 Atatürk’ün Kadına Bakışı

Atatürk, kadınları Cumhuriyetin temel direği, toplumsal kalkınmanın öncüsü ve milletin anası olarak görüyordu. Ona göre:

Kadınlar toplumun yarısını oluşturur; pasif olurlarsa millet zayıf kalır.

2 Günümüzde Kadın Eğitimi Durumu
Okullaşma: Kız çocuklarının ilkokul ve ortaöğretime erişimi %95’in üzerinde. Üniversitelerde kadın öğrenciler erkeklerden fazla.

Eşitsizlik: Kırsal bölgelerde eğitime erişimde hâlâ sınırlamalar var. Erken evlilik, aile baskısı ve ekonomik sebepler engel olabiliyor.

İş hayatı: Kadınların iş gücüne katılımı %30-35 civarında, üst yönetim ve karar mekanizmalarında temsil sınırlı. Ücret eşitsizliği ve cam tavan hâlâ sorun.

Kadınların eğitimli, bilgili ve faziletli olması, hem aile hem de toplum hayatının gelişmesi için zorunludur.

3 Cumhuriyetin Kazanımları ve İşleyişi

Eğitim, görünüşten veya biçimden önce gelir; bilgi, kültür ve ahlâk, kadının gerçek değerini belirler.

Kadın ve erkek toplumsal ve siyasal hayatta eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalıdır.

4 Genel Değerlendirme

Pozitif: Türkiye’de kadınlar, yasal ve eğitim alanında Cumhuriyet kazanımlarına sahip. Kız çocukları artık üniversiteye kadar neredeyse eşit fırsata sahip.

Negatif: İş hayatına katılım, üst düzey yönetim, toplumsal karar alma mekanizmaları ve kültürel eşitlik hâlâ sınırlı.

Sonuç: Cumhuriyetin kazanımları kurumsal olarak sürüyor; Atatürk’ün vizyonuna ulaşmak için toplumsal farkındalık ve fırsat eşitliği alanında daha çok adım atılması gerekiyor.

Atatürk’ün kadın ve eğitim vizyonunun günümüzde tam olarak yaşama geçememesinin temel sebepleri ve sorumluları tarihsel, yapısal ve toplumsal olarak değerlendirdiğimizde bakınız ortaya nasıl bir tablo çıkıyor!

1 Tarihsel ve Yapısal Etkenler

a) Cumhuriyetin İlk Yıllarındaki Direnç:

Atatürk’ün reformlarına karşı bazı kesimler, özellikle geleneksel ve dini muhafazakâr çevreler, kadınların eğitim ve toplumsal yaşama aktif katılımına karşı çıkmıştır.

Bu direnç, bazı bölgelerde kız çocuklarının eğitime erişiminin gecikmesine yol açmıştır.

b) Geçiş Döneminin Eksiklikleri:

Cumhuriyetin ilk yıllarında hızlı reformlar yapılmış, ama her bölgede eş zamanlı uygulanamamıştır.

Bu, günümüzde hâlâ kırsal bölgelerde ve bazı geleneksel topluluklarda eğitim eşitsizliğinin sürmesine sebep olmuştur.

2 Toplumsal ve Kültürel Faktörler

a) Ataerkil Toplum Yapısı:

Kadınların “ev kadını” rolüne sıkıştığı kültürel anlayış, eğitim ve iş hayatına katılımı sınırlamıştır.

Bu yapı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cam tavan sorunlarının hâlâ varlığını sürdürmesine neden olur.

b) Kültürel Normlar ve Aile Baskısı:

Bazı aileler hâlâ kız çocuklarını erken yaşta evlendirmeyi veya eğitimini yarıda bırakmayı tercih edebiliyor.

Kadının toplum içindeki rolünü küçümseyen sosyal normlar, Atatürk’ün vizyonunun fiilen hayata geçmesini engelliyor.

3 Ekonomik ve Politik Etkenler

a) Kadın İstihdamında Eşitsizlik:

İş gücüne katılım oranı düşük, ücret eşitsizliği ve yönetimde temsil eksikliği var.

Bu, kadınların ekonomik bağımsızlığını ve toplumsal etkisini sınırlıyor.

b) Siyasi Kararlarda Kadın Temsilinin Azlığı:

Parlamento ve üst düzey yönetimlerde kadın oranı hâlâ %20 civarında.

Kadın politikacıların azlığı, kadınların toplumsal ve eğitimle ilgili sorunlarının çözümünü geciktiriyor.

3 Güncel Sorumlular ve Etkiler

Toplumun geniş kesimi: Ataerkil anlayış ve geleneksel normlar.

Devlet kurumları: Bazı bölgelerde eğitimi yaygınlaştırma ve fırsat eşitliğini sağlama konusunda eksikler.

İş dünyası: Kadın istihdamını ve üst düzey temsilini sınırlayan uygulamalar.

Sivil toplum ve medya: Kadın hakları ve eğitimi konusunda farkındalık ve kampanyaların yeterli olmaması.

Genel sonuca baktığımızda görüyoruz ki, bilge Atatürk’ün vizyonu yasal olarak korunuyor, ama fiilen uygulamada toplumsal, kültürel ve ekonomik engeller hâlâ sürüyor.

Bu durumun sorumluları, yalnızca bir grup değil; tarihsel miras, kültürel normlar, ekonomik ve politik eksikliklerin toplamıdır.

Sorunun çözümü, hem devlet hem toplum hem de bireysel farkındalık düzeyinde eş zamanlı bir çaba gerektiriyor.

Kadınların Günümüzdeki Duyarsızlığı ve Sorumlulukları

1. Haklarının Farkında Olmamak veya Kısıtlı Farkındalık

Kadınlar, eğitim, çalışma hayatı ve siyasal katılım gibi alanlarda yasal haklara sahipler; ancak bu hakların farkında olmayan veya kullanmak için adım atmayan kadınlar mevcut.

Haklarını savunmada veya taleplerini hayata geçirmede pasif kalan kadınlar, Atatürk’ün vizyonunun fiilen yaşamasını geciktiriyor.

2. Kendini Geliştirmemek ve Mücadele Etmemek

Atatürk’ün sürekli vurguladığı nokta: Kadın, eğitim ve bilgiyle donanmalı, toplumda aktif olmalı.

Günümüzde bazı kadınlar, kişisel gelişim, mesleki eğitim veya sosyal sorumluluk projelerine katılım konusunda isteksiz. Bu, toplumsal ilerlemenin yavaşlamasına yol açıyor.

3. Pasiflik ve Geleneksel Rol Kabullenmesi

Kadınlar hâlâ bazı bölgelerde “ev kadını” rolünü tek seçenek olarak görüyor.

Bu pasiflik, erkeklerin aktif çabasına rağmen toplumsal eşitliğin sağlanmasını engelliyor.

Erkekler ve Kadınların Sorumluluk Dengesi

Kadınların hak ve fırsatlara erişimini engelleyen başlıca neden erkekler ve ataerkil sistem olsa da, kadının kendi çabası ve farkındalığı da kritik.

Atatürk’ün vizyonunda kadın sadece hak talep eden değil, aktif, eğitimli ve mücadeleci bir toplumsal aktör olmalı.

Dolayısıyla, kadınların duyarsızlığı ve pasifliği de, sonuçları açısından erkekler kadar sorumluluk yüklemektedir.

Yani, günümüzdeki eksiklikler yalnızca erkeklerin değil, kadınların da kendi görev ve haklarını yeterince savunmamasının bir sonucudur.

Genel olarak değerlendirdiğimizde; Toplumsal eşitsizlik, hem erkeklerin hâlâ uygulamada söz sahibi olması hem de kadınların kendi potansiyelini aktif şekilde kullanmamasıyla güçleniyor.

Atatürk’ün vizyonu, kadını pasif bir hak sahibi değil, aktif bir güç olarak tanımlar.

Dolayısıyla, kadınların hak ve görev bilinci ile çaba göstermemesi, toplumsal ilerlemede ek bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.

Atatürk’ün Vizyonu ve Günümüz Türkiye’sinde Kadın Eğitimi ve Sorumluluk Dengesi

1 Atatürk’ün Kadına Bakışı ve Vizyonu

Atatürk, kadınları Cumhuriyetin temel direği, milletin anası ve toplumsal kalkınmanın öncüsü olarak görüyordu. Ona göre:

Kadınlar toplumun yarısını oluşturur; pasif olurlarsa millet zayıf kalır.

Kadınların eğitimli, bilgili ve faziletli olması, hem aile hem de toplum hayatının gelişmesi için zorunludur.

Eğitim, görünüşten ve biçimden önce gelir; bilgi, kültür ve ahlâk, kadının gerçek değerini belirler.

Kadın ve erkek toplumsal ve siyasal hayatta eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalıdır.

Atatürk’ün bu vizyonu, kadını pasif bir hak sahibi değil, aktif bir güç ve toplumun eşit ortağı olarak konumlandırır.

2 Günümüzde Kadın Eğitimi ve Toplumsal Durum

Eğitim ve Okullaşma

İlköğretim ve ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranı %95’in üzerinde.

Üniversitelerde kadın öğrencilerin oranı erkekleri geçiyor.

Ancak bazı kırsal ve geleneksel bölgelerde kız çocuklarının eğitime erişimi hâlâ sınırlı.

İş Hayatı ve Liderlik

Kadınların iş gücüne katılım oranı %30-35 civarında; üst yönetim ve karar mekanizmalarında temsil hâlâ sınırlı.

Ücret eşitsizliği, cam tavan ve toplumsal normlar kadınların ekonomik ve sosyal bağımsızlığını engelliyor.

Toplumsal Haklar

Kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip (1934’ten beri).

Yasal haklar mevcut; ancak fiili uygulamada toplumsal ve kültürel engeller hâlâ etkili.

3 Kadın ve Erkek Sorumluluk Dengesi

Faktör Erkeklerin Rolü / Sorumluluğu Kadınların Rolü / Sorumluluğu Sonuç

Eğitim ve Bilgi; Erkekler fırsat tanıyor veya engelliyor, bazı bölgelerde kültürel engel oluşturuyor. Kadınlar haklarına sahip çıkıp aktif olarak öğrenmeli ve kendini geliştirmeli. Eğitimde fırsat eşitsizliği, kadınların pasifliği ile birleşince gecikmeye yol açıyor.


Toplumsal Katılım; Erkekler yönetimde ve iş hayatında hâlâ daha fazla temsil sahibi. Kadınlar toplum ve iş hayatına aktif katılmalı; liderlik rolünü üstlenmeli. Kadın pasif kalırsa toplumsal eşitlik ve karar mekanizmaları eksik kalıyor.


Hakların Savunulması; Erkekler geleneksel normlarla kadın haklarını kısıtlayabilir. Kadınlar haklarını talep etmeli, sessiz kalmamalı, mücadele etmeli. Hak ve fırsatlar yasal olsa da fiilen uygulanmıyor.


Kültürel Normlar; Ataerkil yapı kadının rolünü sınırlayabilir. Kadınlar kültürel sınırlamalara karşı farkındalık yaratmalı, rol model olmalı. Geleneksel normlar hem erkekler hem kadınlar tarafından yeniden üretilirse vizyon uygulanamaz.
Toplumsal Gelişim Erkekler kadının toplumsal katkısını engellerse toplum zayıf kalır. Kadınlar aktif olmazsa toplumsal kalkınma yavaşlar. Sorumluluk her iki cins için geçerli; başarı işbirliği ve farkındalıkla sağlanır.

4 Günümüzün Engelleri ve Sorumluluklar

1. Tarihsel ve Yapısal Engeller: Reformların bazı bölgelerde eksik uygulanması, kırsal kesimde eğitime erişimde gecikmeler.

2. Toplumsal ve Kültürel Normlar: Ataerkil anlayış, geleneksel rol kabullenmeleri, erken evlilik ve pasiflik.

3. Ekonomik ve Politik Faktörler: Kadın istihdamının sınırlı olması, ücret eşitsizliği, siyasi temsilin düşük olması.

4. Kadınların Pasifliği: Haklarının farkında olmamak, kendini geliştirmemek, mücadele etmemek, Atatürk vizyonunun fiilen uygulanmasını geciktiriyor.

Dolayısıyla, günümüzdeki eksiklikler yalnızca erkeklere atfedilemez; kadınların aktif katılım göstermemesi ve haklarını savunmaması da sonucu etkiliyor.

5 Sosyal Mesaj ve Çağrı

Kadınlar: Haklarınızı bilin, eğitiminizi ve toplumsal katılımınızı artırın, aktif rol alın.

Erkekler: Kadınların potansiyelini destekleyin, engelleri kaldırın.

Toplum: Eşitliği ve fırsat adaletini sağlamak, her bireyin sorumluluğundadır.

Hedef: Atatürk’ün vizyonunu gerçekleştirerek, bilgili, cesur ve aktif kadınların toplumda tam yerini alması.

Gücü ve İmkanı Olan Kadının Sorumluluğu

Bir toplumun ilerlemesi sadece yasalarla, eğitim fırsatlarıyla veya erkeklerin çabasıyla mümkün değildir. Kadınların toplumsal, ekonomik ve kültürel alanda aktif olması, milletin gerçek gücünü oluşturur. Ancak günümüzde karşımıza çıkan bir olgu, gücü ve imkânı olan bazı kadınların bu sorumluluğu yerine getirmemesidir.

Başarılı kadınlar desteklenmiyor veya yok sayılıyor: Özellikle kendi cinslerinden gelen kadınların alkışlamaması, başarıyı küçümsemesi veya görünmez kılması, toplumsal kalkınmanın önünde sessiz ama güçlü bir engel yaratır.

Eğitimli ve yetkin kadınların pasifliği: Kendini eğitimli ve donanımlı gören, fırsat ve imkânları olan kadınların, bu potansiyelini toplum yararına kullanmamaları, sadece kişisel değil toplumsal sorumluluk eksikliğini de ortaya koyar.

Yetkinliğin ve vizyonun darlığı: Bu tür durumlar, aslında kişinin zekâ, vizyon ve sorumluluk kapasitesinin sınırlarını gözler önüne serer. Başarıya ulaşmış olmak, yetkinlik ve imkanla birlikte, topluma katkı sunma görevi de getirir.

Atatürk’ün vizyonuna göre, kadın pasif bir hak sahibi değil, toplumsal değişim ve kalkınmanın motorudur. Bu motoru durduran, yalnızca dış engeller değil; kendi cinsinden gelen sessizlik, kıskançlık ve sorumsuzluk da olabilir.

Gücü ve imkânı olan kadınların sessizliği, sadece bireysel bir tercih değil, toplumsal ilerlemenin önünde görünmez bir bariyerdir. Ve bu, toplumun aydınlanma yolunda kaybettiği bir fırsattır.

Kadının Kadını Desteklememesi: Sessiz Teessüf

Ne yazık ki, günümüz toplumunda sıkça karşılaştığımız bir manzara vardır: Kadın, kadının başarısını küçümser, desteklemez veya görmezden gelir.

Başarılı bir kadın yükseldiğinde, alkış yerine sessizlik gelir; görünür olmak yerine görünmez kılınır.

Kimi zaman kendi eğitimli, yetkin ve güçlü olduğunu bilen kadınlar, ellerindeki fırsatları toplum yararına kullanmaz; bu imkânları bir kenara bırakıp sessizliği tercih eder.

Ve işte burada ortaya çıkan tablo, ne kadar üzücü: kadının kendi gücü, kadının kendi potansiyeli tarafından bastırılır.

Bu durum, sadece bir bireysel tercih değil; toplumsal bir kayıpdır. Çünkü Atatürk’ün vizyonunda kadın, toplumu aydınlatan bir ışık, geleceği şekillendiren bir güçtür. Ama o ışık, bazen kendi cinsinden gelen sessizlikle gölgelenir.

Teessüf ki, güçlü kadınların sessizliği, toplumun ilerlemesini geciktirir.

Tatlı bir dile ihtiyaç var: “Kardeşim, birlikte yükselmekten korkma; senin parıltın, hepimizi aydınlatır.”

Ve son söz:

Kadın, kadının en büyük destekçisi olursa, milletin ışığı hiç sönmez; ama kadın kendi gücünü görmezse, kayıp sadece bireysel değil, toplumsal bir eksikliktir.

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın