İNSAN DANS MÜZİK VE DİN

İnsan bugün neye inanıyorsa tüm bunların kökleri yaptığı dansın ta kendisindedir. Danslar koskoca bir insanlık tarihinde ortaya çıkan tüm dinlerin uygulanma biçimindeki temelini oluşturur.Dans, müzik ve kostüm insanın inanç biçimini ortaya koymak için kullanılmış ana unsurlardır ve bunların hiç biri iş olsun diye yapılmaz. Seste fonemler, akisler, nidalar, tıslamalar, böğürmeler, haykırmalar, renkte; toplamalar, bileşimler, ayrışmalar, kostümde; biçimler, tarzlar, stiller, danslarla kendini bir bütün içinde ortaya koyarken, seçilen sazlarda; taş, sopa, boru, türlü kamış türleri, hayvan boynuzları, tahta parçaları, su sesi, hatta karlı bir ortamda ayakla basılarak tutulan ritim tüm bir ritüelin ana unsuru olarak karşımıza çıkar. Bugün dünyada var olan tüm inanış şekillerinin kökleri, modern dünya insanının “ilkel” olarak tanımladığı, kendisinden binlerce yıl önce insan inanışlarına dayanır. Bir zamanlar doğayla bütün olarak yaşayan ve gerçek anlamda doğanın bir parçası olarak onunla konuşabilen insan, teknoloji ilerleyip doğadan koştukça, kendi doğasından da sıyrılmış, beyin, beden, ruh, farklı formlara girmiş ve bir yerde evrimleşme yolunda bir yol izleyebilirken, diğer taraftan da doğadan kopmuş ve ona sağır kalmıştır. Oysa doğanın bir parçası ve onunla konuşabiliyorken sahip olduğu değer yargıları da bugünkünden çok hassastı. Bir taraftan teknoloji ve geliştirip türeterek ortaya koyup, herkesin sahip olmasını düşündüğümüz kolektif bilgi/eğitimler, insan denilen canlı türünü, aynı zamanda her türlü eylemi yapabilecek bir kapasiteyle daha iyi bir yere taşıyacağı muhtemel bir zeminde serüvenini yaşarken, diğer taraftan insanın duygusal, düşsel, vicdani, ahlâki, etik vb anlamda sınıfta kalması, “ben”i patlatayım derken, iç dünyasında yaşadığı nice yetersizliklerin ve korkuların küçük, sakil seçimler üzerinden egosunu ortaya koyup teslimiyetini vasıfsızlıklar üzerinden gösterme savaşı; toplumda bolca moda, gösteriş, caka satmaktan başka bir işe yaramayan birikisefal yığınlara teslim olmuş nice toplumlarda yaşamayı bizlere mecbur kıldı. O sebepledir ki, dünyada bu botox, dolgu dünyasına geçişte tek bir tip var. Ben buna Bülent Ersoy formu diyorum.

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın