
Adam aklını yitirmiş, ne yaptığını bilmiyor. İçinde bulunduğu durumun ise hiç farkında değil, kalkmış içenleri eleştiriyor. Oysa kendisi, sözde içmiyor, ayık ve hatta aklı başındayken dahi, hiç aklıbaşınsa bir tane iş yapmamış. Yapıldığı düşünülenler ise hep kendisine ve çevredine şahsi menfaatler kazandırmış! Peki ya halkın promosyonu, hak edişin sağladığı gelirler vs, bunların hepsi de özelleştirilmiş, satılmış ve yok edilmiş. Peki öyleyse ne olacak bunun sonu?
…
Açıkçası sonu yok; toplum rlindeki kaybetmiş, kaybederken tepki vermemiş, elinde ne var ne yok kaybetmiş, kaybettiği tüm maddiyatın değerini bilmedikçe, o kaybedişinin zekâsını ortaya koyduğu paralellik, şimdi daha çok kendini ortaya koyar olmuş. Bu toplum ne yapıyorsa o kadar. Toplum ıvır zıvır, seviyor. Boş insan seviyor. Yüzeysel konularda konuşmayı günü birlik arkadaşlarla gününü gün etmeyi seviyor. Ciddi konular umurunda değil, o ciddi konuları konuşanlar ise çok sıkıcı! Hem bu kadar gerçekçi olup can sıkmaya ne hacet var değil mi? Ayrıca toplum sömürü düzenine alıştığından, bunu kendine göre sosyal yaşantısına uygulayıp, kendince başarılı işler yapıyor. Örneğin, tanımadığı insanlarla tanışıp, ondan alacağını alıp sonra da terk etmeyi seviyor. Hazırı seviyor meselâ, armut piş, ağzıma düş, olsun da hanesine ne düşerse düşsün; bu anlayışla her türlü hediyeyi ve kolaylığı seviyor, harammış, helâlmış, etik değilmiş, uygun değilmiş, yakışmamış, uymazmış, uygun düşmezmuş umurunda değil. Zorlanmadan yaşamak, canı ne istiyorsa yapmak, her türlü hediyeyi kabul etmek ve kimsenin engeline takılmadan, fakat gözde bir insan olarak hayatını yaşamak istiyor. Öyle ki belli bir zamandan sonra çocuğuyla ilgilenmeyen nice ebeveynler artık kendi evlatlarının dahi sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlar. Zamane insanı garip şekilde güzel duygularından uzaklaşarak yaratıklaşmaya doğru gitmeye başladı. “En akıllısı bu!” diyebildiğiniz kaç insan tanıdınız bilmiyorum, fakat akıl, zekâ, bilim dahi sıkıyor artık insanları. İnsanlar akılsızlığı, kuralsızlığı ve hadsizliği, haksızlığı, arzularına kurban edip, aldıkları her nefesi ödülden sayarken, boşa çektikleri küreği de yol aldık sanıp bununla birbirlerine hava atıyorlar.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı