
Anne ve babalara mektup yazmak isteseydim şöyle bir mektubu kaleme alırdım.
Sevgili Velilerim,
Müzik ve bir enstrüman çalmak, koroda yer alıp sözlü edebiyat gerçekleştirmek, bunun içerisinde bulunan her bir çocuğumuzun sağ, sol ve başka hiç bir dersin aktif edemeyeceği ön lopu aktif hale getireceği gibi, boynun gerisinde yer alan sağ ve sol loplarda daha çok anlama, algılama ile yer açtıkça, tepe lopu da ön görü, anlayış, aydınlanma, kendini gerçekleştirme, kendini doğru ifade edebilme vb sosyal alanda kendini gösterir. Üç yıl boyunca çocuklarımıza flüt çıldırmamın ve onların mutlaka bir çalgı ile buluşmalarını istememin sebebi, aslında müziğin de ötesinde çocuklarımıza her hafta bir saat de olsa bir zekâ geliştirme egzersizleridir ki; bu şekilde beynini çok farklı şekilde işlemesini sağlayan çocuk, anlamadığı matematiği, sosyali, fen’i, türkçeyi, hafızasında tutamadığı yabancı kelimeleri daha iyi anlayacak ve gittikçe algı seviyesi yükseldikçe başarı seviyesi daha da artacaktır. Ve zaman içerisinde her derste başardığını gördükçe kendine olan öz güveni daha da artacak ve bu haliyle ders notlarını da etkileyecektir.
Sevgili veliler, sizleri şu konuda da aydınlatmak isterim ki, bir enstrümanı çalıyor olmak yetenek değildir. Tüm insanlar doğaları gereği yetenekleri ile doğarlar, eğer aile içinde veya çevrelerinde o alanla ilgili bir sürekli üretimlerle karşılarsa, o bireyde uyanma, merak ve ilgi başlar. Bu durum bir diğerinden kendini bir adım ötesine geçmesini sağlar. Bir bireyin içindeki tüm yetenekleri ortaya çıkartacak olan en önemli unsur ise okulda öğretmenidir. Öğretmen her çocuğu bir arkeologmuşçasına kazır ve onun içindeki o cevherin ortaya çıkması için bir bahane olur. Elbette ki bu süreçte her çocuk, dünyaya gözlerini açtığından itibaren, ailenin, çevrenin kendisine kazandırdığı her bir disiplinin etkisiyle farklı bir algı, anlayış ve yaklaşım içerisindedir. Örneğin aile içerisinde dinlenen müzik, müziğe olan ilgi, bir çalgının olup olmaması ve şarkı, türkü ve benzeri türlerin dinleniyor olup olmaması, bir çocuğun buna göre gelişip serpilmesini sağlayabileceği gibi, bunların hiç olmaması ise, hiç işlenmemiş, üstü kayalıklar, kislerle dolu bir toprak gibi kör bir halde eğime başlaması ve bir anda bir müzik dersi ile karşılaşınca bocalamasına neden olabilir! Bir öğretmenin için haliyle her sınıfta her çocuk farklı seviye, algı, kültür ve anlayışı ile yer aldığından, her birini belli bir seviyeye getirip hepsini tek bir ses haline evimek o kadar da kolay değildir. Bu tür ortamlarda çocuğuna küçük yaşlarda bir çalgı ile tanıştırmış, hatta ona kurs aldırtmış, çok erken çocuğun toprağı henüz ipek gibi yumuşakken, onda var olanları gömülmeden yaşatan aileler olabileceği gibi, müziği gerektiğince/rastladıkça dinlemeden öteye gitmemiş, hayatında var etmiş, fakat bireysel olarak hiç işlemeyerek toprağının üstünü kislendirmiş olanların yanında sıra, hayatında müziğe hiç değer vermemiş, dinlememiş, ondan beslenmediği ölçüde çocuğuna da bu bağlamda hiç bir şey vermeyerek kisli toprağının üstüne taş üstüne taş koyup kayalıklarla kaplayanları da göz önünde bulundurduğunuzda, müzik ve bir çalgı çalabilmek her çocuğun hafızasında başka bir yete oturur, kimi bundan eğlenir, hayatını daha mutlu kılarken, diğer uç noktası korkar ve müziğin hayatta hiç de önemli olmadığını düşünür! Düşünün ki en uçta yetişmiş, müzikten, sabahtan nasibini almamış bir birey, sadece sağ ve sol lopları yüklenmesi sonucunda bir üniversite mezunu olur, o mezuniyetin kendisine sağladığı diplomanın karşılığında doktor, mühendis, hakim, öğretmen, milletvekili vs olabilirler, fakat ön beynini geliştiremediği müddetçe, ilk önce en iyi kaba, anlayışsız, algıda yetersizlikler yaşadıkça, sanat dallarına olan ilgisiz yetiştiriciliğinin faturasını sanat dallarına keser ve bunlar için müzik, resim, beden eğitimi, dans el sanatları vb gereksiz işlerdir. O sebeple diploması ne olursa olsun bunlar biraz da diplomalarının karşılığında sahip oldukları işte bir şeyler yapabildiklerini gördükçe ego patlaması yaşarken, sadece kendi seçtikleri dalın ne kadar önemli olduğunu savunurlar ve bu hayatta karşılaştığımız ve ihtiyaç duyduğumuz her disiplinin birbiriyle ne kadar çok ilgili olduğunu akıllarının ucundan dahi geçirenezler. Oysa bir matematik öğretmeni daire, kare, küp, vb şekil ve şemalar için çizime yani resim dersine ihtiyaç duyar ve, resim dersi olmadan bir dersi anlatanayacağını, bir değeri tarif edemeyeceğini hatta içinde ders verdiği okulun, çıktığı merdivenin, içerisinde bulunduğu sınıfın, üstüne oturduğu sandalyenin bir resim biliminin marifeti sayesinde meydana geldiğini aklının ucundan dahi geçirmez! Yine bir fen dersinde, biyoloji dersinde insan anatomisini veyahut bir yaprağın, çiçeğin, böceğin, yapısını anlatabilmek için resme, çizimlere ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu, bunlar olmazsa iyi bir ders verebilmenin ve konunun anlaşılabilmesinin önemini anlatamayacağını aklının ucundan dahi geçirmez! Tüm alanlardaki eğitimciler, kendileriyle ilgili bir sunum hazırladığında, müzik alanında nice emekler vermiş, kendini gerçekleştirmek için inanılmaz mücadelelerle her meslek sahibinin geçmediği türlü sınavlardan geçerek bir konservatuvarı, müzik bölümünü okumaya hak kazanmış kimselerin ürettiği müziğe başvurup, her seferinde gerekli görmediklerini vurguladıkları o bilimin ortaya koyduğu duyguyu kullanmadan yaptıkları işin önemini içeriğini daha iyi anlatamıyorlarken, kendileriyle nasıl çeliştikletinin de farkında değil!

Dr. Jockers]
İnsan adını söylerken müziği, yazarken resmi kullandığını ve bu eylemi için iskelet sisteminin hareketiyle hareket notasyonunun önemine varamadıkça ve bu konuda ayrıntılı düşünme kabiliyetini kaybettikçe, zanneder ki bir birey için en faydalı ders kendisinin dersidir. Oysa ki dünyanın birçok yerinde yapılan kazı çalışmalarında anlaşılacağı üzere insanoğlunun milyonlarca yıl önce kendilerinin varlık gösterdiği ve yazı diline geçişi sağlayan en eski dil, resimdir. Resim bugün sizlerin bu yazıyı okumanızı ve yazmanızı da sağladığı gibi, ona bu hürmeti kazandıran diğer yandaşı heykel sanatı, insanoğlunun akıl, zeķâ, seviye, kapasite, algı, anlayış ekseninde iletişim becerisini geliştiren en kapsayıcı değer olarak ön plana çıkarken, tüm bunları sırasıyla diğer değerlerle birlikye şu şekilde biçimleyerek insanı gelişmiş bir örnek haline getirerek tamamlar;
1. Sanat —- Resim ve Heykel
2. Sanat —- Müzik
3. Sanat —- Tiyatro
4. Sanat —- Dans
5. Sanat —- Edebiyat
6. Sanat —- Yapı
7. Sanat —- Sinema
Okullarımızda özellikle Matematik, Sosyal, Fen, Türkçe, İngilizce ve hatta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri için “Ana Ders” tanımlaması yapıp, kendilerini sadece Müzik Resim ve Beden Eğitimi derslerinden ayrıştırmaya çalışırlarken, kendilerine taktıkları bu ayrıştırıcı tanımlamanın ilk altı maddesinden doğduğundan dahi bir haberdirler. O sebeple bu anlayışa sahip insanlar değişik seviyelerde bir sosyapat örneği olarak karşımıza çıkarlar. Sosyopatlar kimlerdir derseniz, bunlar antisosyal kişilik bozukluğu gösteren kimselerdir. Sosyopat, psikopati ile alakalı, bir psikolojik bozukluktur. Sosyopatlar, düşünce ve duyguları anlama yetisinden yoksun, sadece kendilerini ben merkezine koyup, herkesi kendi merkezinde toplamaya çalışan, kendi seçimlerinin ve akıllarının herkesin ücretinde olduğunu zanneden, yeri geldiğinde kaba olmayı kibar olmaya yerleyen, sürekli başkalarını takip edip, onların ortaya koyduğu başarıya tahammül göstermeyip, durumu tersine çevirmek için türlü yollarla o kişiyi ve yaptığı işi itibarsızlaştırmak için gayret gösteren ve bunun için insanlarla kurduğu samimiyet üzerinden suç unsuru oluşturabilecek mevzular yaratmak için tetikte bekleyen, en masum kelimelerden suç unsuru yaratabildiği ölçüde vakit kaybetmeden harekete geçip, o kişiyi hedef tahtası teline getirerek öğrenci ve veli üzerinden organize şekilde şikayet mekanizmasını harekete geçiren ve bunu başardıkça sanki hiç bir şey bilmiyormuş gibi etrafına rol kesip, kafadaşlarıyla sinsi sinsi gülen entrikacı piskoposudur!
Sevgili Velilerim,
Müzik, resim, beden eğitimi, tiyatro, halk oyunları, el sanatları, teknoloji tasarım dersleri çocukların psiko-motor, sosyal gelişimlerini sağlayan en önemli derslerdir. Çocuk kendini kontrol etmeyi, hayal kurtarmayı, mutlu olmayı, sevinmeyi, paylaşmayı, ölçülü hareket etmeyi, ortak hareket etmeyi, kendiyle barışık olmayı, pes etmemeyi, disiplini, planlı, programlı ve dakik olmayı ve refleks geliştirmeyi, tertip ve düzeni bu derslerden öğrenir. O sebeple, diğer, sürekli zihin yorarak yapılan derslerin yanında müzik, resim ve beden eğitimi dersleri çocuklar için olsa olsa vitamindir, beyne bedene ödüldür, olumsuz duyguların hızla yok olup, yerine olumlu, pozitif ve uyanık bir beynin varlığını sürdürmesi demektir.
Bir çocuğun çocuk yaşlarda nefesli bir çalgı çalması;
Sağlık açısından; kalp ritmini düzenlenmesine, doğru nefes alış ve verişi sayesinde kalp ritm bozuklukları ve panik atak gibi atakları yok etmesine, ciğerlerin çabuk temizlenip gelişmesine sebep vermektedir.
Psiko-Sosyal açıdan; kendine olan özgüveni artar. Seslendirdiği müziğe göre duygularını geliştirir. Neşeli, mutlu, kolay iletişim sağlayan, kendini doğru ifade edebilen bir çocuk olur.
Düşünce açıdan; Sağ, sol ve tepe lopunun çalıştırmayı öğrendikçe kendisini çok daha iyi ifade eder. Kendisine olan güveni kazandıkça ifade edebilme kabiliyeti gelişir. Kendi farkıma verdikça farkındalıkları çok yönlü alanlara yönelir ve insan olma özelliğindeki her alan zenginleşir.
İnsanlar olumlu, insani vasıfları gelişmiş insanlarla karşılaşabildikleri gibi, tam tersi, eğitimin gittikçe bozulması sonucu, gittikçe sayısı artan şekilde ön beynini kullanamayan insanlarla da karşılaşır hale gelmiştir. Ön beynini kullanamayan insan sayısının artması ve bulunulan ortamda sayıca çok olduğu ortamlarda, birey haliyle kendini korumak, kendisine, mesleğine yapılan saldırıya tepki vermek için -kendisine yapılan tavır, duruş, tarz, anlayışsız dile karşı, bu dilin muhataplarına tepeden tırnağa eksik oldukları yetersizlikleri göstermek isteyebilirler, fakat bu konuda başarısız olacaklarını da bilirler; çünkü ön beyni gelişmemiş hiç bir memura bunu anlatayacağınızı ve anlatmaya yeltendikçe yine zararı kendinizin göreceğini, bu durumu yaratan çoğunluğun aynı tip insandan meydana geldiğini bilirsiniz! O sebeple, bir eğitim kurumunda müzik, resim, beden eğitimi ve teknoloji tasarım gibi derslerini icra eden öğretmenlerin bu öğretmenlere rağmen -eğer pes etmemiş, dersini ısrarla en iyi şekilde yapıyorsa- mücadelesi takdire şayan bir durumdur!
Sevgili Velilerim,
Bir okulda müzik, resim ve beden eğitimi dersleri iyi ki vardır ve yukarıda da belirttiğim gibi öğretmenlerin “ana dersler” olarak belirlediği dersler çocuklarımızın sadece zihinlerde dayalı disiplinlerden, müzik, resim ve beden eğitimi dersleri çocukların zekâ seviyelerini katlayarak geliştiren, anlama, kapasitelerini geliştirip, her seferinde beyin ve düşünce seviyesine ivme kazandıran bir egzersiz dersleridir. Çocuk diğer derslerde beynine yüklenip, ağırlık bindirirken, bu derslerde yükünü indirip, beynini boşaltıp, rahatlamayı öğrenir. Ayrıca bir haftalık yoğun bir ders planı içerisinde haftada görülen bir ders saati -40 dakika kadar- müzik ve resim dersini ve dersteki işleyişi bahane ederek, derse, öğretmenine yapılan tepkiyi samimiyetsiz, gereksiz ve farkındalığı olmayan bir birey/ebeveyn tahammülsüzlüğümden başka bir yere koymak mümkün değildir. Ona keza, çocuklarımıza milli birlik, beraberlik, bayram, vatan gibi üst duyguları kazandıran ve bu duygu harmanı içerisinde, -sosyalleşmelerine yardımcı olurken-; coşkuyu, heyecanı, neşeyi, yaşadığı ülkeye, okula, öğretmenine olan inancının pekişmesine vesile olmaktadır. Milli bayramlarımız çok değerli olduğu gibi, eğitim ve öğretim yıllı içerisinde, sosyal derslerin işleyişini belli bir plan ve program dahilinde en iyisini yapma hedefi ile birlikte; bayramlarımıza, anma ve kutlama geleneğimize kazandırdığı anlayış ve kültürle, topyekun bir şekilde hepimizi ortak bir paydada buluşturmakta, yurt içinde hepimizi ortak bir onur, gurur ve coşku yukarında buluştururken, yurtdışında ülkemizi yakın takibe almış oluşumlar üstünden de sahip olduğumuz milli birlik ve beraberlik, tek bir yumruk olarak birbirinden ayrılması mümkün olmayan bir güç algısı yaratmaktadır. O sebeple, milli bayramlarımıza katılmak, hepimiz ve geleceğimiz için bir bekâ nedeni olduğu iyi algılanabilir.
Sevgili Velilerim,
Sizlere elimden geldiğince sanatın ve sanat derslerinin bir bireyin en iyi şekilde yetişmesi sebeplerini anlatmaya, sizleri bu konuda bilgilendirmeye ve farkındalıklarınıza dokunmaya çalıştım. Umarım burada yazılanları olumlu algılar, kendinizin farkına varır, çocuklarınızı daha başarılı olması ve en önemlisi de insani değerlerini geliştirmek için neye ihtiyaç duyduklarını iyi belirler ve hem onlara hem de sanat derslerinin öğretmenlerine ona göre davranırsınız. Bu yazıyı kaleme almanın tek sebebi, doğru anlaşılmak ve hepimizin her şeye hak ettiği değeri, önemi gerektiği kadar vermek için hayatımızı doğru anlamlandırmak için gereken her alana yer açarken planlamayı da ona göre yapabilmektir. Unutmayınız ki arı bal yapmak için sadece beyaz ve sarı yapraklı çiçeklere konmaz! Ve sadece tek bir çiçeğin bitkisinin özünü yemeye mevcut bırakılan arının yaptığı bal da çok kesiftir, genzi yakar! Umarım kendisine anne, baba olma hakkını kazandıran her ebeveyn, çocuğunu sadece tek bir türün özünden beslenerek, sadece kendi çanağında dolanan bir arı olmasının aksine, tüm çiçeklerin özünden beslenerek, özgürce dolaştıkça içinde her türlü çiçeğin özüyle formalize edilmiş, yüksek değerde besin ve tat içeren bal üreten çocuk sahibi olmanın ayrışımını yapar ve hedefe giden yolun, sosyal baskıcı olmayan bir anlayışla, sosyal derslerden geçtiğinin farkına varır.
Kalın sağlıcakla…
Silvan Güneş
Halk Bilimi Araştırmacısı / Dansçı – Koreogra/ Yönetim ve Organizasyon Bilim Uzmanı
26 Ekim 2024
Ön Beyin Nedir?
Ön beyin. insan beyninin en büyük bölümüdür. Uç beyin ve Ara beyin olmak üzere iki kısımdan meydana gelir.
Ön beyin beş duyu için önemli olan kranial sinirlerinin bulunduğu kısımdır. İşlevleri arasında vücut sıcaklığını, yeme ve içme davranışlarını, hafızayı, duyguların gösterilmesini ve cinsel davranışların düzenlenmesini kontrol eder. Ön beyni gelişmemiş insanlar, cinsel dürtülerini kontrol edemedikçe, kendilerine, topluma zarar verdikçe, suç oranı artar ve zamanla bu durum bir alarm haline dönüşür. Çürüme başlar.

Ön beyin beş duyu için önemli olan kranial sinirlerinin bulunduğu kısımdır. İşlevleri arasında vücut sıcaklığını, yeme ve içme davranışlarını, hafızayı, duyguların gösterilmesini ve cinsel davranışların düzenlenmesini kontrol etmek bulunur.

