G E N C O E R K A L

Sanatıyla bu millete insanlık dersi veren ve ömrünü buna adayan değerli bir sanatçımızdı. Bugün yine yeri doldurulamayacak bir değerimizin yarattığı boşlukla her zamanki gibi kalakaldık ortada! Bugün şapkamızı yine aldık elimize ve her değerimizi yitirişimizde birbirimize verdiğimiz bu pozun bir ilerisine geçemiyor olmamız, kavgamızı kavga gibi yapamadığımızdan, savaşımızı bir savaş gibi görmeyişimizinden… Oysa ne çok silkeledi o bizi!
Tek kişilik oyunlar ile tanıdık Sevgili Erkak’ı. Gerçekleştirdiği bu oyunlar Türk tiyatrosunda bir ilkti ve bu sayede konu aldığı biyografiler Türk Milleti’ne biyografilerin tanınması ve en önemlisi de anlaşılmasını sağladı. 1965 yılında Gogol’un “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı hikayesinde sahnelediği oyunu, Türkiye’de Batılı anlamda metne dayalı sahnelenen ilk tek kişilik oyun olarak bilinmesine neden oldu ve daha sonra arkası geldi bunların.

#AzizNesin #HaldunTaner #NâzımHikmet #BehiçAk #YaşarKemal gibi birçok sanatçının eserlerini sahneye taşırken, Tiyatrocu ve yazar sanatçıların, edebiyatçıların düşünde insana bırakmaya çalıştığı tüm o altı çizilmesi gereken cümlelerini halkın kulağına soğukça; anlamayı, anlamlandırmayı, imgesi ve uyandırmayı sanatıyla harekete geçirip, bir milleti millet yapan halk unsurunun kendini düşünde, seçimde, harekette biçimlenmesini, yönünü aklıyla bularak ilerlemesini sağladı. Özellikle son 20 yılda sanatının zirvesinde hayatının en önemli işlerine imza atarken @GencoErkal ismini neredeyse bilmeyen önemli bir kesime kendini tanıttı. Dünyaca ünlü bestekâr ve piyanist @FazılSay ile birlikte gerçekleştirdiği -yine biyografiler üzerine- projeler, ülkede yaşanan bir akıl tutulmasının karşısında gözü pek bir mücadele verirken, halkın bu anlamda ihtiyaç duyduğu ışık ve cesaret herkese çok iyi geldiği gibi, bilinçli bir çoğunluğun varlığı ve birbirimizden haberdar olmamızın sinerjisiyle ortaya çıkan hareket; halkı birbirine farklı kollardan bir kere daha bağladı. #GencoErkal sanatıyla korkusuzluğu, mücadeleyi, bildiğinde sahip olduğun gücü ve onun yapabilirlik sınırlarını işledi. İşledikçe parladı, parladıkça yaktı. “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!” diye Nazım Hikmet’in bu dizelerini sahnede haykırırken devleşen ve yine Nazım’ın yaşana dair şiirinden dünyayı, yaşamı, hayatı ve insanı sesiyle, nefesiyle, her bir vücut dili ve jestleriyle damarlarımızdan kanımıza geçip, tüm vücudumuzu dolaşıp bizleri tek vücut etmeyi başarırdı. Ve bir şair kimse, o şairin şiirini hece hece şiirden çıkartıp yaşamın içine sokan, tiyatro sanatını kendi beşeri algıları ile zirveye çıkartan bir üst insan örneğini gözlerimize, kulaklarımıza Şölen ederek devindikçe deviniyordu Genco Erkal. Adı gibi genç ve diriydi o sahnedeyiz her daim. Geç keşfedenler, dağa önce Erkal’ı tanımıyor olmalarının, tanıyanlar ise, daha çok insanla buluşabilecekken devletin böylesi özel sanatçılara destek vermemesinin siniriyle çatıyordu kelimelerini elimizde verdiğimiz güce! Ah Genco Erkal, oysa hâlâ sanatının baharındaydı ve o genç daha ne şairler, eddbiyatçılar ve düşünürlerin varlığı, aydınlığı, güneşi hedefleyen cümlelerini, beyitlerini sahneye taşıyacaktı! Çünkü düşünen, üreten, çalışan hep genç kalırdı! Bedenler ölür, dizler tutmaz olurdu illaki insan hayatında, fakat beyinler ve dimağlar gençse, o kişiye bir şey olmazdı. Son nefesine kadar genç kalırdı! O sebeple üretken ve başarılı olduğu kadar genç bir sanatçıydı Genco Erkal! Sahneye seçtiği biyografiler ve o biyigrafilerin günümüz sözcülüğü, miras bıraktığı davanın halka aktarımı gibi önemli bir misyonu tiyatro sanatıyla göbekten bağlayıp, bu yüce mirası topluma ekme, yayma ve yaşatma derdiyle yanıp tutuşturmakla, içinden, ruhun gelen o samimiyet, kendisini her izleyenin elinden tutuyor, ona yol gösteriyor ve o zamana kadar farkına varmadığı bir çok kaybın farkına vardırdıkça uyandırıyordu! Evet o sıradan bir Tiyatrocu değildi! Sadece diliyle ve ezberiyle değil, kalbiyle, ve hatta tüm o görünen ve görünmeyen bir insanı var eden her bir organıyla ruh veriyordu, alkışlarıyordu, “evet buradaysanız yaşıyorsunuz” dedirtiyordu! Niçin son cümleyi koyamıyorum buraya? Çünkü vedalaşamıyorum seninle açık açık Genco Erkal! Sen hep bizim gençliğimiz, veda edemediğimiz bir ateşinizsiz. İçimizdeki ocağın sahipliğini hissettiren ve söndürmek için üstüne su da serpseler yine yakabileceğimizin inancını kendimizde görmek için çaba sarf etmenin önemini hatırlatan bir savaşçısın! Her nereye gittiyse çok uzaklarda değilsin. Seni sonsuz kez hatırlayacak bu dünya…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı

#biyografiyazarı #biyografistim #biyografist