“ANLIYORUM BİR BAĞLANTI KURMAK İSTİYORSUN AMA!” ŞİİRİ

Ben çiftçiyim,
Öyle kolay kolay nadasa bırakmam toprağımı!
Zamanında havalandırmak için taktığım gibi pulluğu,
savaşırım: sıkışmış kisli toprağın hasıyla!
Canına okur,
canından koparır,
canından ederim,
ayrık otunu kalbinden!
Ve itinayla yerleştiririm, toprağıma tohumu…
Sen daha ne olduğunu anlamadan
yağmur olur yağarım…
Ve hüzün dilerken benim için/bizim için
Bir bakmışsın görmüşüm guneşi
vermişim filizi,
Heyhat, senin için yine zaman geç,
ben binlerce çiçek açarım!
Çiftçiyim ben, topraktan anlarım,
Çok iyi bilirim senin gibi kireçli toprakları,
Hani kıyılarında en azılı dikenleri besleyen!
İhtisas yaptığın bıtıraklar, oklar, mızraklarla hislenen…
Eli armut topladıkça;
aynı hissiyatın yılmaz bekçileriyle
görülmemiş bir imece içinde çay, kahve sohbetinde
tellerine vurdukça çile çile sarıp,
sahibine has bir motifle,
adrese teslim örülen çorapların
ve günün sonunda,
keyfimiz gelsin diye süs olsun diye
yanağına itinayla koulan çiçeği
olsa olsa demliğime çay filizi niyetine
bardağıma koyup yudum yudum içerim ben.
Ben ki, işte o bana uzartığın dikenli çorapları bile bile giyenim.
Ve heyhat;
giydirdikçe ğördün ki üstünden değil basa basa,
koşa koşa etaplar atlamış,
O yanağına sanki gül veriyormuş gibi dalga geçerek koyduğun diken öbeğini de
madalya olarak asarken göğsüme,
seni yine bir ordu yürüdüğün yoldan,
bir başıma geçip giderim!
Ah kardeşim, sen tanımamışsın çiftçi ne demek?
Senin derdin ben olsam da,
benim derdim sen değil,
Sen olsa olsa bir çiftçi için
ancak toprağının misafir köşesinde bir ayrık otu,
bir geve dikeni,
o anda oradan gelip geçecek olan bir çekirge
ya da scarabaeidae’sindir!
Anlıyorum, hep bir bağlantı kurmak istiyorsun, ama
her seferinde çamula bulanıyorsun!
Ve niçin bir türlü anlamıyorsun?
O koskoca dağları aşıp tarlaları eken biri için
ne gamsım, ne de keder!
Ah kardeşim,
keşke sen de bırakıp bunları bir hüner edinsen,
zekâ küçük olunca, anlamıyorsun da bana defalarca pişti olduğunu.
İnan ki, seninkisi devekuşundan da beter!
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
Not: Bugün Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümü. En güzel destansı şiirleri o yazdı. Dönemin kafası Kuva-i Milliye Destanı”nı ya da “Kurtuluş Savaşı Destanı”nı yasakladı! Sizler hiç Nazım Hikmet’in “Kurtuluş Savaşı Destanı”nı okudunuz mu? Eminim ki birçok kişi adını dahi bilmiyordur! Öyle bir Destanı ki, her kelimesinde adeta ciğerimizi, kalbimizi tutup koparıyor yerinden. Nefesimiz kesiliyor, kalbimiz hiç atmadığı metronomu çalıyor, en kalbi hışmıyla…. Bu şiire yasak koyan kimselere düşmelerin çürürsüz sıfatları aklıma geldikçe, aslında onların beş para etmeyen ciğerlerinin yine zamanın içerisinde gölgeler halinde yürüdüğüne tanıklık ettikçe, bir içim bulanmıyor değil! Fakat biliyorum ki bu hayatta her şey “yer ettikçe”! O sebeple naçizane olarak Usta Şair Nazım Hikmet Ran’ı az önce hiç düşünmeden satır satır yazdığım şiirimle kendimce anmak istedim. Biliyorum ki herkes okudukça kendi rastladığı biri aklına gelecektir. Unutmayın ki insanlar ölür, fakat şairler şiirleriyle, şiirler şiirleriyle hep anılır.