
Felsefeci Prof. İoanna Kuçuradi “kendini tutma” konusunu ne güzel anlatmış. Kendini tutma yolunun eğitimden geçtiğinin ve bunun değerler eğitimi içerisinde anlatılması gerektiğinin altını çizen Kuçuradi’nin bu konuyu ele almasının başında #kadınaşiddet yatıyor. Eğitim yuvaları insana sadece bilgi verilen bir çatı değil; aynı zamanda bir insanın her bakımdan disipline edilip, sosyallaşmenin sağlandığı, toplumun biçimlendirilip, o toplumun maddi manevi her türlü ihtiyaçlarına hitap edebilecek, sağlıklı bir insan yaratmayı amaçlayan, hedefi daima medeniyet ve bilim ekseninde gelişim olan önemli bir adres. Toplumun ve dünya insanının sağlıklı ilerleyebilmesi için eğitimin niteliği de çok önemli. Eski usul eğitimlerde eti senin kemiği benim anlayışını, birçok alanda yetişecek olan bireye karşı uygulanan katı tutumu nasıl eleştiriyorsam, zamanın eğitim şartlarında sürekli değişen, eğitimi yanlış yöne evrilmesini sağlayan sistemi, okul disiplinindeki zafiyeti, ailelerin çocuğunu disipline etmede aşırı rahatlığını ve -genelin- kendisinin dahi ilgilenmediği çocuğu için okulu bir zaman öldürme yeri olarak gördüğünü; bununla birlikte çocuğuyla ilgili okulda arkadaşı ya da öğretmeni ile ilgili bir durum yaşandığında aslan kesilip sanki çocuğuyla çok ilgili bir ebeveynmiş gibi tehditkâr, hadsiz hatta külhanbeyi tavırlarını görmek mümkün. Öyle ebeveynler var ki, bunlar çocuğu sadece dünyaya getirmişler! Çocuk aylarca anne baba yüzünü görmüyor. Çocuğu yurtlardaki kim oldukları belirsiz kimseler kendi kafalarına göre yetiştirirken onların attığı dayağa ses yok! Ebeveynin kafası ise rahat. Çocuk gece yurtta gündüz okulda, işte ülkemizde eğitim aldığı sanılan çocukların hazin öyküsü. Ana baba sevgisi, şefkâtiyle birlikte bir ev sıcaklığı, konforu içinde anne yemeği yiyemeyen, kendi yatağında uyuyamayan, onlar için bir buzdolabı kapağını dahi açmanın lüks olduğu, çocuklar kendini nasıl tutsun! Yurtlarda onun bunun elinde öküzden daha öksüz bu çocuklar. Fakat gelin görün ki bu yurtların çocukları için ne kadar tehlikeli yerler olduğunu defalarca dayak, taciz, her türlü aşağılama, yüzlerce tecavüz vak’aları, beyin yıkama hatta anne ve babasından iyice kopartıp bireyi kendi amaçları doğrultusunda yetiştirerek hür iradelerini kırmak konusunda varlıkları korkunç durumlara memleketçe defaatle şahit olunmasına rağmen ebeveynler çocuklarını bu yurtlara göndermekte ısrar ediyorlar. Hem de bu yurtlara en az 12000 TL ödeyerek. Dönem başında bu parayı vermişse zaten çocuğun başına ne gelirse gelsin, bu parayı iade alamayacağı için paraya kıyamıyor. Bir diğer en önemli konu ise konforundan ödün veremiyor. Düşünsenize çocuğu yapmışsınız, fakat siz kafa rahat hayata takılmış konforunuzu yaşıyorsunuz!
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı

