Hiç kimse bir bireyin sanat alma hakkını gasp edemez.

Her insan sanatsal bir varlıktır ve temel eğitimden başlamak üzere, insan sosyal bir varlık olarak hem -belirli de olsa- birtakım sanat dalları ile buluşturulmalı hem de her türlü sanatsal üretimlerle buluştukça kazandığı duygu zenginliğinin kendisinde yarattığı heyecanla kendinde var olan yeteneklerini ortaya çıkartmalıdır. Çünkü sanat eserleri bir sanatçının kendine özgü duygu, heyecan, hayal gücü ve yeteneklerini yansıtmakla birlikte, o sanat eseri ile buluşan birey de sanat eserinin kendi üstünde bıraktığı/bırakacağı duygu, düşünce, fikir ve hayal dünyası ile kendi duygularını geliştirir ve tüm bunların sonucunda birey mutlu olmanın yollarını da keşfeder. Her bireyin Görsel Sanatlar, İşitsel Sanatlar ve Sahne Sanatları alanında en az bir tane de olsa eğitim alma hakkı vardır. Eğitimin içerisinde her çocuğa bu alanlarda eğitim alma hakkı verilmeli ve her bir birey bu üç sanat gurubunun her birinden en az iki tanesini öğrenecek şekilde bir müfredatla eğitilmelidir. Bir çocuk, değil mi ki resim yapmadan, birkaç enstrüman çalmadan, dans etmeden, yöresel ya da farklı yörelere ait kültürün en önemli taşıyıcılarından olan Türk Halk Oyunları’nın 3, 4 yöresine ait oyununu bilmeden, hiçbir tiyatral faaliyete katılmadan, tüm sınıf ve okul arkadaşlarının tamamıyla hareketli bir gösterinin içerisinde ve bir şiir dinletisinin içerisinde yer almadan, el becerisini geliştirecek bir dersten faydalanmadan yetişiyorsa orada eğitimden bahsetmek mümkün değildir. Bir birey ancak bu derslerin en yoğun şekilde eğitiminin verildiği bir müfredatla insan olma yolculuğuna adım atmış olur ve bu eğitimle temeli alan çocuk ancak üniversite yaşına geldiğinde artık insanın insan olabilme felsefesine uygun bir kıvama gelmiş olur! Bir eğitimde temel diyeceğimiz eğitim varsa, tüm bu eğitimleri kapsayan Güzel Sanatlardır ve şunu hiç kimse unutmasın ki, özellikle okullarda temel ders başlığı altında sayılan Matematik, Fen, Türkçe, Sosyal Bilgiler vb. hangi dersi sayarsanız sayın, bunların tamamı Güzel Sanatların alt koludur.
Çocuklara yaşlarının üstünde ders, ödev vermek ve bunları yaparken sosyal faaliyetlerden uzaklaştırmak büyük intihardır. Çocukları Güzel Sanatların her dalından birkaç alanda eğitim vermemek ise hayat damarlarını kesmek demektir. Bu tespit Bilge Cumhurbaşkanımız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kurucusu, İnsanlık Örneğinin En Mükemmel Olanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün de dediği gibi “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Hâlâ bu eşsiz cümlede ne anlatılmak istendiğine vakıf olamayan insanlar var! Bir insan eğer ki sanattan nasibini almadan belli bir noktaya gelebilmiş de olsa hangi meslek sahibi olursa olsun işinde yaratıcı olamaz, keyif alamaz, kendine ve bir başkasına heyecan veremez. Oysa sanatın her alanından eğitim alıp içinde yaşamış bir birey heyecan duyar, işini geliştirir ve aynı işi yapan onlarca, yüzlerce, binler insanın içinden kendini öyke bir sıyırıp ki, işini bir sanatçı gibi yapar! Çünkü her mesleğin başarıya giden yolu mutlaka Güzel Sanatların birkaç alanıyla ilişkilidir. Çizgimden, resimden, renklendirmeden, en kritik durumlar için senaryo yazıp alternatifler ve çözümler bulmak için dahi her meslek Güzel sanatlardan faydalanmak zorundadır. Yoksa ne meslekler gelişebilir ne de insanlar kendilerini daha ileriye taşınabilirler. Bu yazdıklarımı bana aklınıza gelen hangi meslek olursa olsun örnekleri ve 5N1K’sı ile birlikte sizlere tek tek yazarım. Sanattan nasibini almamış birtakım insanlar zannediyorlar ki müzik müzik için var, resim resim için var, dans dans için var… Oysa biz bu insanlara neyin ne için olduğunu dahi daha anlatamamışız, o sebeple işimiz daha zor değil mi? Bugün hâlâ eğitim camiasının içerisinde kendine eğitimci diyen nice öğretmenlere dahi ana dersin ne olduğunu sorsanız bunun doğru cevabının Güzel Sanatlar olduğunu bilmezler. Onlara sorsanız Matematik, Fen, Türkçe, Sosyal Bilgiler hatta son 20 yılda ders sayısı arrırılarak haftada 6 dlsaate neredeyse çocuğun 1 günlük eğitim zamanını kapsayan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi temel derstir! İşte geldiğimiz sonuç bu oldukça, bir çocuğun eğitim alma hakkının nereye kaydırıldığını de duygu, düşünce, heyecan ve yetenek alanında gösteremediğimiz tıkanması sebebini anlayabilirsiniz.
İşte buradan hareketle sanattan nasibini almayan insan nüfusu arttıkça toplumun nasıl nobranlaştığını ve hatta şiddet, seviyesizlik, gasp, aşağılama, darp vb nice olaylar silsilesiyle karşılaştıkça yaşamak için güzelleştirmeye çalıştığımız atmosfer bozuluyor. Yaşamak daha çok çekilmez hale geliyor ve sorunlar çözüleceği yerde çözümsüzlükler birbirini kovalıyor. İşte bugün sporda yaşanan şiddete! Ankaragücü Kulübü başkanı Faruk Koca adındaki bir şahıs Çaykara Rizespor maçında 1-1 kalıyor ve maçtan sonra sahada, herkesin gözleri önünde hakem Halil Umut Ömer’e yumruk atarak darp ediyor. Daha sonrasında ise, Ankaragücünün sporcuları da oraya gelip hakemi ayaklarıyla tekmeliyorlar. Hakem ise yere cenin pozisyonunda kafasını tutarak kendisini korumaya çalışıyor. Düşünebiliyor musunuz, bizler ne hallere gelmişiz! Söyleyecek kelime tükenmiş. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz ne demişti? “Ben sporcunun zeki, çevik ve de ahlâklı olanını severim.” Ne kadar güzel söylemiş! Eğer bizler sporu da bu hale sokmuşsak öyleyse dükkanı kapatalım. Yapamıyoruz ve yapamadıkça yaşayamıyoruz biz! Hatta bu olaydan bir gün sonra Adana’nın ev sahipliğini yaptığı bir voleybol karşılaşmasında birtakım Adanalı taraftar misafir sporcu kadın voleybolculara ellerindeki su şişelerini yollayarak kadınların yaralanmasına sebep oldular. İşte bir memlekette kötülüğü üreten kötüler kötülüklerini yaydıkça, başka bir kötüyü harekete geçirip başka kötü haberlerin de hayatımızın tam ortasına düşmesine sebebiyet veriyor. Peki tüm bunların müsebbibi nedir? Toplum niçin gün geçtikçe daha çok kötü haberlerin etrafa yayıldığı bir hayata mahkûm olmuş durumdadır? Bu mahkûmiyeti yaratan sebepler nasıl oldu da bu toplumu bir ağ gibi sarıp herkesi topyekûn gasp etme yolunda ilerliyor? Tüm bunların olmasının ve üstüne yenilerinin eklenerek kötü bur gidişe doğru gidişimiz tek sebebi eğitim ve eğitimin içerisinde güzel sanatların çıkarılmasıdır. 20 yıldır sanattan, kültürden bir haber gençler mezun olmuş ve bunlar iş sahibi oldukları gibi, çoğu evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuştur. Tabloyu bir de bu bakımdan incelediğimizde, ülkemizde gün geçtikçe şiddetlenen hayatımızın sebebini arayabilirsiniz…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı