Türk Kimdir?

D i l i m i z  K i m l i ğ i m i z d i r .
Tüm aklı başında insanın dilimizdeki yabancı kelimelerin açıklanması için bir mücadele vermesi ve hatta bunun için kurumsal bir seferberliğin başlatılması gerekiyor. Özellikle günümüz okullarında çocuklara “Esselamun aleykum” ile Yahudilwrden Araplara geçen bir selamlaşma öğretiliyor ve o minnacık çocuklar sınıfa girerken öğretmenine, arkadaşlarına bu dille selamlaşıyor. Gün boyunca bu hep böyle devam ediyor. Dini öğreteceğiz diye, çocuklarımızı sanki bir Yahudi ve Arap toplumunun çocuğu gibi yetiştirmenin ne alemi var?
Konuya biraz daha açıklık getirmek gerekirse,
Şalom aleihem (İbranice: שָׁלוֹם עֲלֵיכֶם‎, romanize: Şālóm ʻalêiḥem), Yahudiler’in kendi aralarında kullandıkları ve İbranicede “barış seninle olsun” anlamına gelen sözlü selamlamadır. Bu selamlamaya karşılık ise aleihem şalom (עֲלֵיכֶם שָׁלוֹם‎; lit. ‘barış, seninle de olsun’) cevabı verilir. Yahudiler vesilesiyle yaklaşık MS 650’lerde İslam’a da geçen şalom aleihem selamı, zamanla Arapçada selâmün aleyküm formunu almıştır.

Gerçek şu ki “selam” aynı zamanda Türkçe bir kelimedir ve dil bilimciler bu konuda birçok kelime kök tüketileri üzerinde çalışmış olsalar da, selamı da Yahudilerden aldığımız konusu birtakım akademik çevrelerce ısrarla dile getirilmektedir. … Aynı şekilde “merhaba” da bir Arap kökenli kelime olarak dilimize yerleşmiş, fakat bu kelime diğerine nazaran çok da bize ters gelmiyor. Efendim sabah günaydın demekten, öğlen ve sinrası için de tünaydın demekten, akşam iyi akşamlar demekten kim niçin gocunur? Ayrıca “Esselamun aleykum” Arapça barış sizin üzerinize olsun demekmiş. Tamam pek alâ pek hoş. Fakat bunu Arapça olarak söylediğiniz zaman ben duyduğumdan böyle bir şey anlamıyorum, çünkü Arap değilim. Hem sonra kavga içerisinde değilim ki her girdiğimde ortamda barış sizin üzerinize olsun deyim? Bu selamlaşma değil, temenni. Oysa sabah karşılaştığımız her insana günaydın demek, gününün aydınlık içerisinde geçmesini istemek hem kulağa hoş geliyor hem de mana bakımından anlamlı bir yere oturuyor.

Cumhuriyetin kurulması ile birlikte TDK gibi kurumların bünyesinde ortaya çıkartılan kelimelerin her birinin üstünde uzun boylu çalışma yapılmadığından birçok Türkçe kelime ya Farslara ya da Araplara bağlanmıştır. Oysa TDK’nun bu konuda yeni bir çalışma yapıp, Türkçeyi hem zenginleştirmek hem de sözlükte yer alan Fars ve Arap olduğu iddia edilen her kelimenin dil kök yapısını yeniden inceleyerek bu kelimeleri tartışmalı halden çıkartmalıdır. Asırlardır kaç tane ülke kurmuş bir millet madem Farslar ve Araplarla bir kaç yüzyıl sıkı ilişkileri vardı da Türklerden bunlara hiç bir kelime geçmedi, hepsini biz onlardan mi aldık? İşte mesele bu bakımdan da tartışmaya açık bir konudur.

Yorum bırakın