
A T A T Ü R K SADECE BİR D E V R İ M C İ DEĞİL Ç A Ğ KAPATIP Ç A Ğ AÇAN BİR D E H A D I R !
Ey benim güzel halkım, şu güzel fotoğrafa dikkatlice bir bakar mısınız lütfen? Atatürk’ümüzün hemen sol tarafındaki elleri cebinde, ağzında sigara olan bir vatandaş var. Onca savaşlar, ve sayılmayacak kadar nice başarıların sahibi Atatürk’ümüzün şu başarı dolu samimi bir fotoğrafın içerisinde yer alması tabloların en mükemmeli. Fotoğraftakiler de sanki arkadaşları! Fotoğraftaki samimiyete bakınız! Demek ki saygı esas duruşa geçmiş, asker gibi durmakla olmuyormuş! Hatırlarsanız zamanın cumhurbaşkanı bir yerden geçerken bankta oturup ayağa kalkmayanlara neler yapmış, gazetelerde köşe yazarları bu meseleyi dile getirip o vatandaşları yerden yere vurmuştu! Atatürk’ten öğrenemedimiz ne çok değer var değil mi? Uçağın hemen üstünde, elleri belinde poz vermiş bir kadın var! Kadına verilen bu özgürlük cumhuriyetten önce hangi dönemde nerede yaşanabilmiştir ki?


PROF. EMERITUS DR. NECDET ERASLAN: Atatürk’ün sağında bulunan) Yüksek Teknik Okulu (İTÜ) 1926-28). Ecole Nationale Supereure de L’aeronautique. Diplome d’Inginieur de l’Aeronautique (1928-30). T.C. Hava Kuvvetlerinde Mühendislik Kayseri Tayyare Fabrikası’nda Motör Atölyesi Şefliği (1934-37). ABD’den T.C. Hava Kuvvetlerince satın alınan uçak, motor ve silah sistemlerinin alım deneyleri ile yükümlülük görevi (1937-38). O sırada California Institute of Technology’nin Fakültesi’nde olan William Pickering’den Roket Teorisi (Theory of Rockets) kursunu aldı. Theodore von Kármán CALTECH’te kalması için çok zorladı. “Feza Propulsiyonunda Son Gelişmeler” adlı eser, 1961 yılında yayına hazırladı.
Necdet Eraslan, 1960’larda Louisiana State Üniversitesi’nde ders verirken Apollo 11 projesi için NASA personelini eğitti. Bu öğrencilerin hepsi Apollo 11 projesinde çalışarak Ay’a gidilmesine dolaylı olarak katkı sağladı. Ay’a insan götüren NASA ekibini eğitirken oğlu Arsev Eraslan’da Ay’a giden astronotların sağ salim dünyaya dönmesini sağlayacak yazılımları yaptı! “İstikbal göklerdedir!” diyen Atatürk’ü bugün her alanda hangi başarıya ulaşırsak ulaşalım niçin anıyoruz? Çünkü her şeyin miladı O’nunla başlıyor, O’na aşşık atmak kolay mı? Dünyada liderliğe soyunmuş nice isimlerin ne yaparlarsa yapsınlar Atatürk’e ulaşabilmesi! Sakın rüya görmeyin, bunların hiç biri mümkün değil! Atatürk’ün üstün dehası öyle bir iki konu başlığı, bir iki hikâye değildir! Atatürk dünyaya gelen her insanda başka bir hikâye, başka bir mücadele, başka bir yaşam savaşıdır! Milyonların hikâyesini kim bir satırda anlatabilir, özetlemeye girilebilir ki? Atmosferdeki oksijeni hapsetmek ne kadar zorsa, Atatürk’ün kudretini, Türk milletine kazanımlarını, insanlığa bıraktığı mirası özetleyebiliriz de o denli imkânsızdır.
Necdet Eraslan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk mühendis adayı olarak Atatürk tarafından Fransa’ya gönderildi. Burada Ulusal Havacılık Yüksek Okulu’ndan mezun olan Necdet Eraslan, Türkiye’ye dönüp 1930-37 yılları arasında Eskişehir ve Kayseri uçak fabrikalarında havacılık mühendisi olarak görev yaptı. Ardından yine Atatürk’ün isteğiyle roket eğitimi almak için 1937’de ABD’ye gitti. Roket eğitiminin yanı sıra Türkiye’nin ABD’den satın aldığı uçakları ve motorları inceledi. CALTECH’te eğitim veren Necdet Eraslan, ABD tarafından aldığı öğretim görevlisi teklifini ‘’Atatürk’ün ülkesinde yapmam gereken işler var’’ diyerek reddetti. Tekrardan Türkiye’ye dönen Necdet Eraslan, Türkiye’deki ilk dizel motorları üretti, köylere elektrik ulaştırmak için su türbinleri icat etti ve üniversitelerde dersler verdi. 1963 yılında ise NASA’dan teklif aldı. Bu teklifi kabul eden Necdet Eraslan, Apollo 11 projesi için projede görev alacak personelleri eğitti. Bu öğrencilerin hepsi Apollo 11 projesinde çalıştı. Yani Necdet Eraslan da Ay’a gidilmesine dolaylı olarak katkı sağladı. 24 adet kitap yazdı, motor ateşlemesi konusunda çalışmalar yaptı, TÜBİTAK’ın kurulmasının fikir babası oldu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk uçak mühendisi olarak tarihe geçti.
Necdet Eraslan Türkiye’de ilk dizel motoru üretti. Köylere elektrik ulaştırmak için şu türübinleri icat etti. Üniversitelerde dersler vererek gerisinde nice işlere imza atacak insanlar yarattı. 1963 yılında NASA’dan teklif aldı ve Anerika’ya gitti. Apollo 11’de görev alacak personelin eğitimcilerinden biri oldu. 24 adet kitap yazdı ve TÜBİTAK’ın fikir babası oldu.
Necdet Eraslan’ın Oğlu Arsev Eraslan Babasının Yolunda

Necdet Eraslan’ın oğlu Arsev Eraslan ise babasından aldığı bayrağı layığıyla taşıdı. Arsev Eraslan da ABD Adalet Bakanlığı için 3D yüz tanıma sistemini geliştirerek bu başarısı sayesinde 1999’da ‘”Seçkin Hizmet Ödülü’’ aldı. ABD’deki birçok üniversitede profesör olarak eğitim verdi.
Arsev Eraslan 24 Ocak 1937’de doğdu. Almanya’da eğitim alan Arsev Eraslan, 1959’da doktora için ABD’ye gitti. Burada North Carolina State University’de uzay ve havacılık bölümünde doktora yaptı. Doktorasından sonra Türkiye’ye dönmek için hazırlık yaparken NASA’dan Apollo 11 projesinde çalışması için teklif aldı. NASA için çok kritik bir isim olan Eraslan, ABD adına gizli projelerde yer alabilmesi için aldığı ABD vatandaşlığı teklifini şöyle anlattı; “NASA 1965’te Apollo 11 projesine beni aldı. O dönemde park cezası yediğim için diplomamı bile alamıyordum. Pasaportum geçmiş, vizem bitmişti. Çok gizli projelere katılmam için ABD vatandaş formunu doldurmamı istediler. ‘Doldurmam’ dedim, ikna edemediler. Sonunda, ‘ABD ile Türkiye arasında bir savaş çıkarsa hangi tarafa gideceksin?’ dediler. Ben de, ‘ABD’yi seviyorum ama Türkiye vatanım’ dedim. Bana bir mektup yazdırdılar. Mektupta, ‘ABD’yi de, Türkiye’yi de çok seviyorum, eğer ABD ile bir savaş çıkarsa 24 saat içinde hangi tarafa sadakatli olacağımı bildireceğim’ diye yazdım. Bu formüle ikna oldular ve çalışma izni verdiler. Böyle bir uygulama ilk kez yapıldı. NASA, ‘Bu adam bize şart’ dediği için oldu. Çünkü yazılım programı yapan yoktu o sıralarda. ABD vatandaşı olsam dedelerim mezarında ters dönerdi.”
1965’te Apollo 11 projesi için çalışmaya başlayan Arsev Eraslan, projenin yazılım görevini üstlendi. Görevi çok kritikti. Apollo 11’de yer alan astronotların (Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin Aldrin) Ay’a iniş yaptıktan sonra tekrardan Dünya’ya dönebilmelerini sağlayan yazılımı tek başına geliştirdi. Uçuş başarılı bir şekilde gerçekleşti ve Apollo 11 Ay’a iniş yaptıktan sonra düzgün bir şekilde Dünya’ya geri döndü.

Arsev Eraslan’ın başarısı Apollo 11 projesi ile sınırlı kalmadı. Aynı zamanda ABD’deki nükleer santrallerin çevreye verdiği zararı minimuma indirmek için yazılımlar geliştirdi. NASA’da baş bilim insanı olarak çalıştı. NASA personellerini eğitti.

Geçtiğimiz yıllarda Eraslan CNN’de katıldığı programda, bir grup mühendisin Kur’an-ı Kerim’i incelediğini, uzay ayetlerini tefsirlerini incelediği söyledi.





Ay’a Ayak Basan Üç Astronot, Dünyaya Döndükten Sonra İlk İşleri Türkiye’ye Gelip Atatürk’ümüzü Ziyaret Ederek Mozolesine Çelenk Koydular!
Lise ve üniversite yıllarında yaratıcı zekâsı ve engin bilgisiyle öğretmenlerinin hayranlığını kazanan İsmail Akbay, Marshall Uzay Merkezi’ndeki üstün çalışmalarıyla da, başta Von Braun olmak üzere, tüm çalışma arkadaşlarının takdir ve hayranlığını kazandı. İnsanlığın uzaya açılıp, yıldızlara doğru yükseldiği yolun “ana giriş kapısı”nı açan bu çalışmadaki başarısı, İsmail Akbay’ın önündeki tüm bilimsel kapıların açılmasını da sağladı. 1960 yılında Amerikan vatandaşlığına geçtikten sonra İsmail Akbay, Apollo-Soyuz projesinde Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarını yönetmekle görevlendirildi; 1963-1975 yıllarında ise NASA’nın Apollo, Skylab ve Apollo-Soyuz projelerinde üst düzey görevlere getirildi.


Araştırmacı yazar Tolga Aydoğan’ın Bilgi Yayınları’ndan çıkan “Atatürk’ün İzindekiler-Cumhuriyetin Unutulan Kahramanları” kitabında Türkiye’nin ilk uçak mühendisi olan Necdet Eraslan ve oğlu Arsev Eraslan’ın insanlığın Apollo-11 ile uzaya Ay’a ayak basma macerasındaki katkısı anlatılıyor. Bu vesile şu günlerde medyada çokça tartışılan aya ve uzaya gitme fikrine günümüzden 90 yıl önce ülkemizin yetiştirdiği bilim adamlarının Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu ile destek verdiğini öğreniyoruz.
Kurtuluş Savaşı’na destek veren bir aileden gelen Necdet Eraslan’ın 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’nden (bugünün İstanbul Teknik Üniversitesi) mezun olup yurt dışına gönderilecek başarılı öğrenciler için açtığı sınava katılmasıyla başlıyor bu macera. Sınavı kazandıktan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle Fransa’ya gidiyor ve Ulusal Havacılık Yüksek Okulu’nda uzay ve havacılık eğitimi alıyor.
1934-1937 arasında Kayseri ve Eskişehir uçak fabrikasında çalışan Necdet Eraslan yine Atatürk’ün isteğiyle 1937’de roket eğitimi almak için ABD’ye gönderiliyor. Alanında iyi yetişmiş bu gence, ünlü bilim insanı Theodore Von Karman ABD’de kalma ve asistanı olma teklifinde bulunuyor. Ama Necdet Bey “Beni Atatürk ve Türkiye okuttu, ülkeme borcum var. Ülkeme dönüp vatanıma hizmet edeceğim” diyerek bu cazip teklifi reddediyor. Dönüyor ve Türkiye’deki ilk dizel motoru yapıyor. Köylere elektrik ulaştırmak için su türbinleri icat ediyor. Üniversitelerde dersler veriyor. 1963 yılında ise bir davet üzerine ABD’deki Louisiana State Üniversitesi’ne gidiyor. İşte burada ders verirken kendisine NASA’dan bir teklif geliyor “Sen roket teknolojini, dizel motoru, havacılığın teorisini ve pratiğini iyi biliyorsun NASA’nın personelini eğitir misin ?” Eraslan da “Tamam” diyerek gelecekte Neil Armstrong’u ve diğer astronotları uzaya taşıyacak Apollo-11 projesinde ve başka NASA projelerinde çalışacak ekibi eğitmeye başlıyor.
Necdet Bey, oğlu Arsev Beyi de iyi bir eğitim alması için önce Almanya’ya sonra da 1959’da doktora yapması için ABD’ye gönderiyor. O da babasının yolunda ilerliyor. ABD’de North Carolina State Üniversitesi’nde uzay ve havacılık bölümünde doktora yapıyor. Sonrasında ülkesine dönmek üzereyken NASA’nın Apollo 11 projesinde çalışması teklif ediliyor.
Böylece Arsev Eraslan, babasının eğittiği NASA personelinin hayata geçirdiği Apollo-11 projesinde görev alıyor. Onun görevi Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin Eugene ‘Buzz’ Aldrin Jr’dan oluşan Apollo-11 mürettebatının sağ salim dünyaya dönmesini sağlamaktır. Bunun için gerekli bilgisayar yazılımlarını ekibiyle birlikte yazıyor.Astronot Neil Armstrong, 21 Temmuz 1969 tarihinde aya ilk ayak basan insan.
16 Temmuz 1969 tarihinde, Kennedy Uzay Merkezi’nden Saturn V tarafından fırlatılan Apollo-11’den ayrılan Ay Modülü (Böcek) ile ekip üyeleri 20 Temmuz 1969 günü Ay yüzeyine iniş yaparlar. İnişten altı saat sonra 21 Temmuz 1969 tarihinde Neil Armstrong ay yüzeyine adım atar ve tarihe geçen o konuşmasını yapar: “Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım.”
Aslında bunun öncesinde herkes tarafından bilinmeyen önemli bir olay olmuştur. Armstrong Ay’a iniş yapmadan önce teknik bir problem yaşanmış, tek çare Neil Armstrong’un manuel olarak Ay’a inmesidir. Yeryüzünde bir grup bilim insanı “Neil acaba Ay’a inebilecek mi?” diye tartışırken grubun içindeki Arsev Eraslan “Merak etmeyin Neil bunun provalarını birçok kez yaptı” diyor. Kim olduğu merak edilen bu genç “Ben Arsev Eraslan, Apollo 11 Projesi’nde re-entry yazılımlarını gerçekleştirdim.” diye kendini tanıtıyor.
Kitapta Tolga Aydoğan ile yapılan söyleşide Arsev Eraslan “Amerika’dayken babam NASA’ nın Mississippi merkezinde ders veriyordu; ben de hava kuvvetlerinin araştırma merkezi olan Arnold Space Center’da Tullahoma’da Ay’a gitmek için yürütülen Apollo 11 Projesi için çalışıyordum. Astronotların dönüşü için re-entry yazılımlarını yapıyordum. Babamın dolaylı katkısı oldu Apollo’ya, NASA personelini de o eğitti” diyor.
Arsev Eraslan’ın başarısı sadece Apollo 11 için yazılım geliştirmek değildi. Aynı zamanda ABD’deki nükleer santrallerin çevreye olan etkisini minimuma indirmek için ve Ay’da kristallerden mücevher yetiştirmek için yazılımlar geliştirdi. Uzun süre NASA’da bilim insanı olarak görev aldı, ABD’deki birçok üniversitede Profesör olarak öğrencileri ve NASA personelini eğitti.Apollo11 projesiyle Ay’a giden üç kişilik mürettebat; Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin E. Aldrin, Anıtkabir’e çelenk koydular. (20 Ekim 1969)
Ayrıca şu anda tüm dünyada kullanılan 3D Yüz Tanımlama Teknolojisini de Arsev Eraslan gerçekleştirdi. Bu yazılımla 1999 senesinde ABD’de ödül kazandı.
Aya inişten tam 3 ay sonra ABD Başkanı Nixon’un özel uçağı 20 Ekim 1969 saat 11.55’te Ankara Esenboğa Havalimanı’na iniş yapar. Bu uçaktan inen kişiler Ankara caddelerinde üstü açık bir Cadillac ile geçerler ve kendilerini bekleyen Ankaralıları selamlarlar. Bu heyet, büyük saygı duydukları birini görmeye gelmiştir. Saygı duruşunda bulunup çelenk bırakırlar.
Saygı duydukları bu kişi 1930’ların başında Eskişehir’de ‘Çok değil yüz yıla kalmaz insanoğlu Ay’a gidecektir’ sözünün sahibidir. Heyetin gittiği yer Anıtkabir, saygı duruşunda bulundukları kişi ise Atatürk’ten başkası değildir. Bu arada Anıtkabir’i ziyaret eden bu kişiler kim diye soracak olursanız; Apollo11 projesiyle Ay’a giden üç kişilik mürettebat; Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin E. Aldrin’dir. [Alıntı: Tolga Aydoğan]

Nail Armstrong 2010 Yılında Yeniden Türkiye’ye Gelerek Adana’ya Gitti

Neil Armstrong Türkiye’ye yaptığı ikinci ziyareti Adana’ya oldu. 2010 yılında Çukurova Üniversitesi’nde yapılan bir söyleşi kapsamında astronotlar Neil Armstrong, Gene Cernan, Jim Lovell ve Good Morning America programının eski sunucularından olan David Hartman, Adana’ya geldiler. “Uzay Efsaneleri İmkansız Mümkündür” başlıklı söyleşi kapsamında bu efsane astronotlar unutulmaz deneyimlerini paylaştılar.
Dönemin Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Adana Konsolosluğu tarafından düzenlenen bu söyleşiyi, David Hartman yönetti. Neil Armstrong’a sorulan Ay’da yürümenin nasıl bir his olduğu sorusu üzerine Armstrong, “küçükken böyle bir şeyi hayal bile edemeyeceğini, geleceğin tahmin edilemez ve umut dolu dolu olduğunu” söyledi.
Ay’a ilk ayak basan insan olan Neil Armstrong, 5 Ağustos 1930 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ohio eyaletinde dünyaya geldi. Purdue Üniversitesi’nde havacılık ve uzay mühendisliği okuyan Armstrong, uzun zaman Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde pilot olarak görev yaptı hatta Kore üzerinde uçuşları oldu.
1956 yılında evlenen ve üç çocuk babası olan Armstrong, uzaya ilk kez 1966 yılında Gemini 8 uçuşuyla gitti. Elbette isminin dünya tarihine kazınmasını sağlayan Apollo 11 göreviyle, 20 Temmuz 1969 tarihinde, Ay’a ilk ayak basan insan oldu. Ay’a adım atarken söylediği “That’s one small step for a man, one giant leap for mankind.” Yani “Bir insan için küçük, insanlık için dev bir adım.” sözü, dünyada en çok bilinen ve en etkileyici sözlerden bir tanesidir.
Neil Armstrong, 1971 yılında NASA’dan ayrılmış ve 1979 yılına kadar Cincinnati Üniversitesi uzay mühendisliği bölümünde profesör olarak görev yapmıştır. 1980’li yıllarda Uluslararası Uzay Komisyonu’nda görev alan Armstrong, 25 Ağustos 2012’de hayatını kaybetmiş fakat hayatı boyunca yakaladığı başarılarıyla, adını ölümsüzlüğe yazdırmıştır. [Alıntı: Umut Yakar]
NASA’DA GÖREV YAPAN BİR BAŞKA UNUTULMUŞ TÜRK KAHRAMANI İSMAİL AKBAY

Fizik mühendisi, NASA’da görev yapan ilk Türk bilim adamı (D. 1930, Zeytinbağı [Trilye] / Mudanya / Bursa – Ö. 27 Temmuz 2003, Athens / Alabama / ABD). Geçimini topraktan kazanan orta gelir düzeyinde bir ailenin çocuğudur. Orta öğrenimini tamamladığı Bursa Erkek Lisesi ve İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde okurken, zekâsı yanı sıra, engin bilgisiyle de başta öğretmenleri olmak üzere tüm çevresinin dikkatini üzerine çekti. Kendisinde kesinlikle parlak bir gelecek gören yakınlarının desteğiyle 1953 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti ve Tennessee Üniversitesi’nde fizik öğrenimine başladı. Dört yıl sonra üniversiteden üstün başarıyla mezun olduğunda, yine çevresindekilerin dikkatlerini üzere çeken bu kez bir fizik mühendisi idi.

İsmail Akbay’a “göz koyan” kişilerden biri, ünlü roket bilimcisi Dr. Wernher von Braun’du. Onu yanında çalışması için Marshall Uzay Merkezi’nde işe aldırdı ve o yıllarda üzerinde çalışmaya hazırlandığı Apollo Saturn V-S1C roketinin F1 motorunun yapımı ekibine seçti.

NASA’nın uzay ve aya gitme çalışmalarının hemen her adımındaki başarısı nedeniyle kendisine verilen özel takdirnameler, dünyanın en büyük projesini yürüten bu kuruluşun yalnızca hayranlık, takdir ve teşekkür duygularını simgelemekle kalmamakta, insanlığın “dünya dışındaki dünyalara” attığı her adımdaki başarıda, İsmail Akbay’ın da önemli bir pay sahibi olduğunu belgelemektedirler.
İnsanlık 1969’da Ay’ın yüzeyine indi. Bu tarihi çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan isimlerden biri de katkılarıyla saygı duyulan, NASA’nın unutulmayacaklar listesinde bulunan İsmail Akbay’dı. Akbay, NASA’daki ilk Türk olmakla övündüğü gibi mütevazı kişiliğiyle de hayranlık uyandıran biriydi.

İsmail Akbay, Marshall Uzay Merkezi’nde otuz yılı aşkın bir süre çalıştıktan sonra 1994 yılında bu merkezin Teknoloji Kullanım Yöneticiliği görevinden emekliye ayrılmış ve bu tarihten sonra çalışmalarını, “Akbay Associates Inc.” adıyla kurduğu kendi şirketinin yöneticisi olarak özel sektörde sürdürmüştür.
İsmail Akbay, Amerikan hükümeti tarafından desteklenen teknolojik yeniliklerin etkin bir biçimde özel sektör şirketlerine ulaştırılmalarını bu şirketi aracılığıyla başlatmış ve bu teknolojik yeniliklerin halkın yaşamsal gereksinimleri doğrultusunda kullanılmasını sağlamıştır.
Tüm bu çalışmalarını gerçekleştirirken Türkiye’yle ve hatta doğduğu Zeytinbağı köyüyle ilişkisini sürekli olarak canlı tutan İsmail Akbay, Türkiye’ye zaman zaman yaptığı ziyaretlerinden birinde İzmir’de, özellikle çocukların yararlanmaları için bir Uzay Kampı kurulmasına da öncülük etti.

Ziyareti sonrası çalışmaları için ABD’ye dönen Akbay burada uzun yıllar vazgeçilmez bir ilim insanı olarak bilimin çıtasını yükseltmeye devam etti. Ülkesi ve gençler için neler yapabileceğini düşünen Akbay’ın aklına iş adamı arkadaşı Kaya Tuncer geldi. Kendisine böyle bir teklif yapan Akbay umutlu ancak Tuncer düşünceliydi. Öyle ya, böyle bir oluşumun bırak Türkiye’de olmamasını dünyada bile birkaç tane vardı. Tuncer ise bunu yalnızca iki saat kadar düşündü ve kararını verdi… Kararını nasıl verdiğini bakın eşi Mary TUNCER nasıl anlatıyor: “Kaya ve İsmail Akbay ile birlikteydim. İsmail, Kaya’ya Uzay Kampı’nı anlatıyordu. İki saat sonra Kaya ‘Sanırım yapacağım’ dedi.”
Tarihler 1996 yılını gösterdiğinde Uzay Kampı’nın temelleri atılıyor ve günümüz için konuşulması gerektiğinde on binlercesi yabancı uyruklu 100 binden fazla 7-16 yaş grubu öğrencinin yolu bu kamptan geçiyordu.
İsmail Akbay’ın teklifi ve arkadaşı Kaya Tuncer’in katkılarıyla kurulan Uzay Kampı ülkemizin çarpık eğitim sisteminde nefes alınmasını sağlayan bir durak oldu. Akbay ise çalışmalarına devam etmek üzere sürecin başında vatandaşlığına geçtiği ABD’ye döndü. Ancak “Ben yaptım, gerisi sizde…” demek yerine iki ülke arasında mekik dokudu ve sürecin etkin takipçilerinden olmayı başardı.
NASA’dan ayrıldıktan sonra NASA’da 1963-1975 yılları arasındaki yöneticilik pozisyonunun yanında kuruma ve dolayısıyla uzay araştırmalarına 31 yılını aktif olarak ayıran Akbay, NASA deneyiminin ardından uzay teknolojilerinin Amerikan uzay sektörüne transferi ve diğer federal bütçeli teknolojilerin ticarileştirilmesi alanında çalıştı. Onun sayesinde bilimin tekelleşmemesi bir kez daha hatırlara kazındı.
İsmail Akbay, 27 Temmuz 2003 tarihinde, Alabama eyaletinin Athens şehrindeki evinde gece uyurken evinin soğuk hava sisteminde elektrik kontağı nedeniyle çıkan yangında tümüyle yok olan evinden önce eşini kurtarmış, sonra da evde kalan köpeğini kurtarmak için girdiği alevler arasından kendi kurtarılamamış, kucağındaki köpeğiyle birlikte yaşamını yitirmiştir.
Bunun şüpheli bir yangın ve dolayısıyla ölümün bir suikast sonrası gerçekleştiğini iddia eden teorilere rağmen herhangi bir bulgunun olmadığının resmi makamlarca ifade edilmesi konunun kapanmasına sebep oldu. Akbay, 2003 yılında 73 yaşındayken bu dünyadan ayrıldı ancak gerisinde tarihi değiştiren çalışmalardaki katkısını kanıtlayan birçok ödül ve gurur kaldı. (Alıntı: Gökhan Bitiren)
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı