Anne Baba Bulmuş Yolunu!

Nefretten kuduracağına sevmekten öl!” çünkü sevmek çok yakışıyor bu dünyaya! Kötülüğü kim icat ediyorsa o kudurtuyor dünyayı. İstiyor ki her şeye sahip olayım! İstiyor ki bir tek benim dediğim olsun! İstiyor ki her en iyi ben yaşayayım! Kendinden başkasına ve onun daha iyi yaşantısına, sahip olduklarına tahammülsüzlerin mülküdür nefret! Nefret sahibi insanlar kincidir, takipçidir, plancıdır, fırsatçıdır, sinsidir! Hep bir öç almanın peşinde hep o günün geldiği anın hayalinde hep sonrasında kürke bürünür gibi sarılacağını umduğu psiko-sosyal rahatlamanın hayalinde yaşar! Çünkü öyle kodlamıştır kendini, başka türlü bir insan kendini nasıl rahatlatabilir bilmiyordur, tatmamıştır! Hem nasıl tatsın? Çocukluğundan bu yana böyle insanların elinde büyütülmüştür! Ona kendisi olacak hiç bir şey öğretilmemiştir! Yurt köşelerinde, onun bunun kucağında büyümüştür! Oysa bir annesi vardır, fakat yoktur! Bir babası da vardır, fakat o da yoktur! Nasıl bir iş ise bir anne baba tarafından sanki bir aile ortamında doğmuşçasına dünyaya gelmiş, fakat daha sonra anne babası olduğunu iddia ettiği bu kişiler tarafından hiç tanımadığı, bilmediği, fakat bir zaman sonra artık tanıdıkça tüm bu adamların sosyo-kültürel, dünya görüşü, zevkleri, espri anlayışı, hayattaki duruşlarını rol model alıp onun gibi biri olacaktır! Küçücük yaşta anne ve babasından yine onların rızasıyla buralara gönderilen bu çocuklar bunu hiç unutmazlar. Zamanla anne ve babalarının yerleri değişir. İçlerinde sadece kendilerine söyleyebildikleri ve kimseyle paylaşamadıkları o terkedilmiş duygusu, o beter duygu derinleşir. Her ne bahaneyle olursa olsun, bir çocuğun evinden hiç tanımadığı bir yere sürgün edilmesi, hem de ergenlik çağında kendini dahi henüz tanımadığı bir sürecin içindeyken orada yaşadıklarının yüzünden kapılacağı, hak etmediği duyguların bilançosu ağır olacaktır! Kendi yatağında yatıp uyuyanayacağı, annesinin yemeklerini yiyemeyeceği, babasıyla iki sohbet edemeyeceği ve her akşam bir sofranın etrafında, varsa kardeşleriyle bir aile sıcaklığından nasibini alamadan işkence gibi nice günler geçireceği gerçeğinin altından kalkmak, yaşadığı sorunların üstesinden gelmek bir çocuk için hiç de kolay değildir…

Anne, baba ise kendini çok iyi bir evlat yetiştirmek için başka şanslarının olmadığı gerekçesinin arkasına saklanarak savunan, sanki çocuğunun eğitimi onun için çok önemliymiş tavır ve davranışına bürünmüş iki birey olarak çıkar karşımıza! Oysa oh olmuştur, keyifleri yerine gelmiştir! Tamam evlat onlarındır, fakat nedir böyle evde her an hareketli bir çocuk, annenin temizlediği yerleri kirleten, yatağını toplamayan, her an bir şey isteyen, isteklerine yetişemediği gibi sorunları, istekleri, soruları, merakları hiç bitmeyen, her an hareketli, bir şey!… Hem nasıl olmuştur da daha önce göndermemişlerdir, halbuki komşusu ona defalarca “Bir saniye durma gönder, bende beş çocuk var, beşini de yolluyorum. Ne uğraşacaksın? Oralarda çocuklarımızlaprk güzel ilgileniyorlar, saba hiç bir derdi olmuyor” demiştir de sağ kulağından girmiş, soldan çıkmış, henüz çocuk çok küçük olduğu için kıtanamıştır! Fajat herkes nasıl gönderiyorsa kendisi de gönderebilir! Çocuktur bu orada büyür gider! Hem orada akranları da vardır! Çocuk kendi akrankarıyla olmaktan hoşlanır. Oyun oynar, alışır gider! Aslında çocuk kendi elindeyken de kendisiyle akşamdan akşama ilgilenmektedir! Allah’tan okullar vardır da sabah erkenden okula gönderip, akşam üstüne kadar oh bir güzel kafa dinlemektedir! Fakat çocuğu okuldan geldi mi, tüm dertleri yine başlayıp üstü, başıydı, duşuydu, yemeğiydi, yetmedi ödeviydi, üstüne nazı isyanı, okulda yaşadığı huzursuzluklarıydı? Aman tanrım, bunun için mi gelmiştir dünyaya!… Bir akşam anne baba kafa kafaya verip bu çocuklardan kurtulma planını etraflıca konuşup kararını verirler! Çocuğa söylenecekler de bellidir! Orada birçok kendisi gibi arkadaşları olacak, ödevlerini daha rahat yapacak, bilmediklerini yurda gelen öğretmenlere sorup öğreneceklerdir! Bu kimi çocuğa cazip gelir, bir çoğu gitmek istemez, fakat anne ve baba karar vermişlerdir bir kere, onlar ne diyorlarsa o olacaktır! Tabii ki gereken uyarılar, nasihatler, iltimatomlar çocuğa verilip bir bavulla yurda bırakılır! İlk başlarda anne baba içinde zor gibi llur, fakat insanoğludur bu, o her şeye alışır!..

Sonra bir alışılır, kafalar rahat eder! Artık çocuğu yapan her iki taraf da rahatlamıştır! Hatta şu yurtları kim icat etmişse, Allah razı olsundur! Çocuğu yapmışlardı, fakat onlar büyütmüyorlardır! Arada bir derdiydi, tasasıydı, 3. 4. şahıslarla aralarında geçen sorunlardı, onlarla arada bir de olsa muhatap olmak zorunda kalıyorlardır, fakat Allah’tan böyle durumlarda da çok ilgili bir anne baba olduklarını her türlü takındıkları jest, mimik, kaygılı görünme, bilumum hassasiyetle Allah var hakkını veriyorlardır! Hatta eğer o zamanki ruh halleri bozuk ve ise sorunun yaşandığı kişiye karşı her türlü gereğini yapma, işin üstesinden gelme konusunda gösterdikleri performans da rahatlamalarını sağlıyor, bundan kendileri için de bir pay çıkarttıklarından gün içerisinde yaşadıkları sıkıntıları bu durumlarda başkasının sırtından çıkartarak gevşeyebiliyorlardır da… Hatta zamanla artık o kadar rahatlamışlardır ki, haftasına üstü başı yıkansın diye eve çocuğunun bu uğramakarı dahi anne babanın hafta içindeki huzurlarını bizmaktadır! Öyle ki haftasonu için çiftler kendilerine tatil programı yaptıklarında çocukları eve gelenemektedir bile! Bunu fark eden yurt müdürü bu işe biraz ilerleyip, “Yahu bütün bir hafta çocuklarınız zaten bizde, haftasonu dahi evine gitsin de yurt da rahatlasın…” demiştir defalarca, fakat işte o rahat, keyif, kişilerin konfor alanı varsa işte hiç kimse onu bir başkasına deldirmek istememektedir!

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın