
Bir insanın tüm ömrünü ülkesine adaması, nasıl bir yaradılış, inanmışlık, sadakat, duygusallık, ruh hali!
Günümüz insanının pek çoğunda rastlıyorum; bir insan kendini dahi sevmiyorken nasıl oluyor da bir insanlık bu derece yetersizlikleriyle boğuştuğu halde kendini O’nun hakkında cümle kurmaya yetkin görebiliyor! Bu nasıl bir cehaletir! Tarifi dahi yok!
Teknolojinin biz günümüz insanına yarartığı kolaylığın/hazırın, sahip olduğumuz konforun içerisinde gömüle gömüle yaşarken, tüm bu sahip olduğumuz rahat gittikçe kendimizi keşfedip tanımamız gereken kanalları tıkıyor! Bizleri bize dahi yabancılaştırmış bu sistemin durmadan düzenleyip önümüze sürdüğü imkân, olanak ve dünya düzeni zannettiğimiz çoğu üretim, anlayış, bakış açısı, aslında tam tersi olarak bu metriksin içerisinde bizi hapsetmek, köreltmek ve canlı olarak bizi insanlığımıza dahi yabancılaştırmak için içine çektiği bir kara delik! O sebeple bizler durmadan biçimleyen sisteme karşı duramadığımız gibi artık bizler de onun bir parçası, onu besledikçe cabavarlaştıranız! Halimiz o kadar acınasıyken şu halimizle, nasıl oluyor da, tüm zorları tüm varlığının ortaya koyduğu o mükemmel sonuçla sıfırlayıp alt etmiş bir kişilik hakkında konuşmayı kendimizde hak görebiliyoruz! Hem de daha kendi yaşantısına sahip çıkamamış, hayatta doğru dürüst bir başarısı olmayan, erkekse bunu yapan, hergün bir sakal tıraşı dahi olmaktan aciz, bu temizliği için dahi türlü anlamsız nedenler sıralarken! Yaz yaz bitmez sizin gibilerin durumuna! Ama şunu bilmenizi isterim ki, Gazi Atatürk’ümüz hakkında konuşmadan önce kendinize bir çeki düzen veriniz. Buna niyetiniz varsa önce -takım elbiseniz yoksa- bir takım elbise alın. Sonra hamama gidip iyice bir kirlerinizden arının, kıyafetlerinizi giyip şöyle aynada kendinize iyice bakıp halinizden emin olduktan sonra, bir acı kahve yapıp yerinize oturun. Söyleyeceklerinizi iyice bir süzgeçten geçirdikten sonra, sarf edeceğiniz her bir kelime için bin düşünüp, bir konuşun.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı