Edebiyatımızın Öksüz Çocuğudur Biyografiler

Ülkemizde edebiyatımızın öksüz çocuğudur biyografiler. Niçin öksüzdür bilir misiniz? Çünkü bu alanda etraflıca düşünülmüş, “biyografik eser” diyebileceğimiz hakkıyla kaleme alınmış eserlere rastlamak çok zordur! O sebeple edebiyat alanında büyük bir eksiklik yaratmakta olan biyografilere, çok değerli Türk edebiyatı ve sanat eleştirmeni olan, gazeteci Sayın Doğan Hızlan da köşe yazılarına bu konuyu taşıyarak zaman zaman dikkat çekmeye çalışmış; ve hatta “Bir Biyografi Yazarı Aranıyor” başlıklı yazısıyla bu meseleye dikkat çekmeye çalışmıştır. Sayın Doğan Hızlan’ın bu eşsiz olduğu kadar çok kıymetli yazısının her satırında ülkemizdeki biyografilerin net şekilde ne durumda olduğunun yanı sıra, biyografi yazarlığı konusunda da ne kadar geri kaldığımızın ve ülkemizde “biyografi yazarlığı” alanında, her biyografi yazmaya soyunan kimselerin yetersizliklerini, eksiklerini ve hatta okunma kaygısı ile bir hayatı nasıl garip yolculuklara çıkartıp, bir hayatı kaleme almanın dışında onu bir hayal ürünü hale getirerek yaşanmışlıkları şüpheli hale getirdiklerini görürsünüz. 2003 yılında okuduğum ve benim de hayatımı değiştiren o meşhur yazı, zaten yıllardır köylerde insanlarımızın maddi-manevi, kültürel çalışmalarını belgelemek için yaptığım çalışmaların bir parçası olması, dolayısıyla insan hayatlarını ve yaşanmışlıklarını hedef alan araştırma çalışmalarım, benim araştırmacı kimliğimle biyografi yazarlığını buluşturduğunda ortaya çok özel bir durum çıktı. İnsan hayatlarını ve yaşanmışlıklarını belgelemek halihazırda benim işim olduğuna göre, Sevgili Doğan Hızlan’ın “Bir Biyografi Yazarı Aranıyor” başlıklı o içli çağrısına birilerinin cevap vermesi gerekiyordu ve ben de öyle yaptım.

Gerçekten de Sayın Doğan Hızlan bu yazısıyla çok önemli bir konuya parmak istiyordu. yazısında şöyle diyordu; “Son aylarda saygın, görmüş geçirmiş, birikimli, Türkiye’yi ve dünyayı iyi tanıyan iki dostuma aşağıdaki sorunun yanıtını veremedim: Bizde en tanınmış biyografi yazarları kimlerdir? İlk anda aklıma gelenler, bir iki kişiyi geçmiyor. Onlar da biyografi yazarı değil. Her iki dostum da, biyografi alanında örnek kitapları okuyor, bu yüzden de bir karara varamıyorlar. Çünkü onlar; sunulan malzemenin, bir üslup özeni, bir edebiyat ustalığı içinde kaleme alınmasını istiyorlar. Çünkü onlar; yurtdışındaki başarılı biyografi örneklerini okumuşlar. Çünkü onlar; biyografi kitabının soru-cevap kuruluğunda tekdüzeliğinde, sıradan olmasından çekiniyorlar. Çünkü onlar; biyografi yazarının, bir araştırmacı kimliği taşımasının şart olduğunu biliyorlar. Ben de düşündüğümde, onlara hak verdim. Biyografik roman ile biyografi zaman zaman karıştırılıyor. Biyografik roman hakkında, gerçekler böyle dediğiniz anda hemen roman türüne sığınıyor yazar.”

Sayın Doğan Hızlan’ın bu yazısı çok kıymetlidir ve ben de aynı kıymette kendisine bir cevap verdim ve dedim ki “Aradığınız O Biyografi Yazarı Benim” Bakınız bu iki yazı çok kıymetlidir ve sonrasında benim kaleme aldığım biyografi kitapları. Burada şunu çok açık ve seçikçe söylemek isterim ki; Sayın Hızlan elbette fazla tepki çekmemek ve kimseyi kızdırmamak için haklı olarak bir kaç yazar ismini telaffuz etmek zorundaydı ve bu işler gerçekten de böyledir. Bu yazıyı okursanız ve iyi bir okursanız sizden ricam şu önemli noktayı kaçırmamanız; Birincisi biyografi kitabı ile anı kitaplarını birbirine karıştırmayınız, ikincisi ise biyografik roman türünü biyografi kitabı zannetmeyiniz. Lütfen bu farklı alanları birbirine karıştırmayınız, eğer karıştırırsanız bu sefer “Biyografi yazarı kimdir?” sorusuna cevap veremeyeceğiniz gibi, bir eserin biyografi olup olmadığını da ayrıştıramazsınız.

Biyografi Yazarı İyi Bir Araştırmacı Olmalıdır

Belge kırıntılarıyla hazırlanan biyografik çalışmaları da ben biyografi türünün dışında tutuyorum.” diyen Sayın Doğan Hızlan, bu yazısında biyografi yazarının iyi bir araştırmacısı olması gerektiğini de söylediği gibi, Batı’da biyografi yazarlarının bir hayatı yazarken, yaptıkları araştırmalar sayesinde yeni gerçekleri ortaya çıkardıklarını söyleyerek, biyografi yazarlığının ne kadar kıymetli ve büyük bir emeğin yanı sıra, yazarın nasıl bir bilgi, görgü, eğitim, anlayış içerisinde olması gerektiği konusunda da okura, hayatını yazdıracak olana, eleştirmene yol gösteriyor. Gerçekten de iyi bir biyografi yazarı, geçmişte kalmış bir sanatçı, bilim adamı, devlet adamı vb bir şahsiyetin yaşamı hakkındaki bilgimizi değiştirebilecek araştırmalar yapıp, ortaya çıkarttığı sağlam bilgilerle tüm bildiklerimizi tersine çevirebilir! Ya da hakkında hiç bir şey bilmediğimiz bir insana ait belgelerle ölüm nedenine kadar hepimizin dikkatini çekebilir ve bu konuda yeni tartışmalar başlatabilir. Bakınız biyografi yazarının neler yapabileceğini konuşmaya başladıkça konu ne kadar da derinleştikçe hassaslaşıyor değil mi? İşte bunların hepsi derin araştırmalar sonucu ortaya çıkan biyografilerle kendini gösterir ve o sebeple bir biyografi yazarı hayatını yazacağı bir insanın sadece anlattıkları kadarına bir kapakla kitap süsü verilmiş haliyle bu görevi yerine getiren kimse olmayacağı gibi, bu tür çalışmaları kapaklaştıran kimselere de biyografi yazarı denilmez.

Bir araştırmacısı olarak; “Bir biyografi nasıl yazılır? Nasıl yazılmalıdır? Biyografiler kaleme alınırken nelere dikkat edilmelidir? gibi bu konuda pek çok sorular üretebilir ve bunlara cevap verebilirim. Bir biyografi yazılırken dikkat edilecek konuların yanı sıra, bir biyografinin ne kadar bir süreç içinde yazılabileceğine, teknik olarak derlemenin nasıl yapılacağına da gereken cevapları verebilirim; fakat en az bunlar kadar çok önemli bir mesele var ki; bir insan kendi seçtiği alanda iyi bir yazar olsa da, buradaki yazarlık tecrübesi ile biyografi yazarlığını aynı kefede değerlendirmemelidir. Her yazar derleme nasıl yapılır bilmiyordur! Bu konuda az da olsa bir bilgi sahibi olsa dahi, derlemecilik konusunda bir bilgisi yoksa! Bu konuda çalışmaları yoksa ve araştırmacı olarak alana çıkmamışsa; – örneğin köylere araştırma yapmaya gitmemişse, aktif bir araştırmacı değilse-, sadece masa başında yapılan araştırmacılık da biyografi yazarlığına yetmeyecektir. Sayın Doğan Hızlan’ın bu yazısına benim de böylece bir katkım olsun. Demek ki araştırmacılığı da aktif ve pasif araştırmacılık olarak ikiye ayırmak gerekiyor! Çünkü siz sadece belgeleri araştırıp üstünde çalışmayacaksınız ki, bir insanla canlı canlı görüşeceksiniz. Onun hayatını nasıl dinleyeceksiniz? Nerede dinleyeceksiniz? Onunla ne zaman görüşeceksiniz? Hayatını yazacağınız ya da yazdırmayı düşünen kimse size nasıl bir ortam hazırlayacak? Zaman ve mekan tayininin yanı sıra, hayatını yazdıracak kimsenin size ve kendisine bu buluşma için tayin ettiği konfor, -konfor derken, ortamın kayıt yapmaya ve konuşmaya elverişli olması, sessizlik ve sakinlikten bahsediyorum-, bunlar çok önemli unsurlardır. Bununla birlikte, hayatını dinlediğiniz kimse anlatmaya başladığında sizin her bir haliniz de verdiğiniz resim çok önemlidir. Bu ve bunun gibi bir çok teknik durumlar konusunda bilgi verebilirim, fakat bunlar artık iyi bir araştırmacının nasıl olması gerektiği konusuna girer ki, bu da zaten bu eğitimi almadan ve alana çıkıp kendini deneyimleyip bu işi yapıp yapamadığını göremedikten sonra kişilerin üstünde konuşulması mümkün değildir. O sebeple ben de buradan altını çize çize diyorum ki; “Biyografi yazarı olmadan önce iyi bir halk bilim araştırmacısı olmanız sizi ancak aradığımız biyografi yazarı yapacaktır.” Yoksa, her zaman söylediğim gibi, anlatılanları metne döküp, aralara o hayat hakkında birkaç fotoğrafı serpiştirerek üstüne yakıştırdığınız bir kapakla hiç bir çalışma biyografi kitabı unvanını taşıyamayacaktır!

“Bir Anadolu Efsanesi Şefik Çerçioğlu” ve “Her Hayat Bir Mirastır – Berat Cömertoğlu” adlı biyografi çalışmalarım, ülkemizde Sayın Doğan Hızlan’ın işaret ettiği ve kendimin de tecrübelerimle ortaya koyduğum “iyi bir biyografi kitabı nasıl yazılmalıdır?” kriterlerine uygun bir biyografi kitabı çalışması olarak ortaya konulmuştur. Nitekim her iki eserde de sadece bir hayatı okumayacak, 100 yıllık bir tarihi süreç içerisinde hem ülkemizi iyi değerlendirirken hem de bu hayat içerisindeki pek çok biyografinin tarihe verdiği role tanıklık ederken bilmediğiniz nice bilgilere tesadüf edeceksiniz… Ve sonra kendinize şöyle diyeceksiniz; “Evet ben gerçek bir biyografi kitabı okudum. Demek ki bir biyografi kitabı böyle yazılmalıymış.”

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın