
Niçin #biyografiler yazılmalı ve niçin biyografi kitapları okumalı ve okutmalıyız? Ülkemizde hâlâ bu konuda bir farkındalık oluşturamamışız! “Edebiyat alanının öksüz çocuğudur biyografiler!” diye boşuna demiyorum. Bu konuda saatlerce konuşabilirim, fakat neye yarar? Çünkü bu konuda, yani hayatını yazdırma konusunda duyarlılık göstermesini beklediğim kesimin eğitim seviyesi ne olursa olsun, uzak görüşlülük mesafesi neredeyse sıfırın altında! İşte o kocaman kocaman insanlara meselenin ehemmiyetini anlatamazsınız, kendi aklı bunu bulamadıkça! Merhum #DoğanCüceloğlu’nun ülkemizdeki insanlar üzerine doğru bir tespiti vardı, “mış” gibi yaşamları anlatıyordu! Eğerki kişisel, toplumsal ve sosyolojik konulara meraklı ve duyarlı insan olmayı öğrenebilmiş, bu konuda farkındalıklarınızı artırıp kendinize bir mertebe kazandırabilmişseniz, ne demek istediğimi de çok iyi anlarsınız! Bu ülkede “biyografi yazarı” nedir, kimdir, doğru dürüst bir tartışma dahi başlatamamışız! Doğan Hızlan’ın 2003 yılında yazmış olduğu bir yazıdan etkilenerek giriştim ben bu işe, fakat benim için de tesadüf olmadı! Folklor araştırmacısıyım ben; araştırma yapmayan, derlemeden anlamayan, farklı kesimleri, kültürü, olayları analiz edemeyen kimselerin gazetecilik mantığıyla yola çıkıp, bir hayat yazmaya soyunmasıyla ortaya çıkabilecek çalışmalar değildir bunlar! Zaten şimdiye kadar da böyle olmuş! Gazeteciler, köşe yazarları kendilerince çok tanınmış kimselerin hayat hikâyelerini yazmaya çalışmışlar. Çoğu yerde yazamamışlar zaten, bunlar anı kitabının ötesine geçememiş! Hâl böyle olunca okur da kendine göre haklı gerekçelerle bu kitapları hem okuyamamış,-iyi yazılmadıkları için- hem de ‘bana ne senin anından, nasıl yaşadığından’ deyip bu tür kitapların yüzüne bakmamış!Biyografi nasıl yazılır bilen bir yazar yokken ve biyografisini yazdırma konusunda ciddi talep de olmayınca, bilindik yayınevleri de bu tür eserleri bastırmaya sıcak bakmamışlar.

Dolayısıyla ben, bir biyografi nasıl yazılmalıdır, biyografi yazarı kime denir konusunda 40 yıllık bir tecrübenin sonucu olarak kendi ekolümü yaratıp, eserler ortaya koyduğumda, Türkiye’de benim dışımda kendine #biyografiyazarı diyen kimse kimse yoktu, hâlâ da yok! Bu ülkede kaleme aldığı biyografi kitabının üstüne, adının altına ilk “biyografi yazarı” yazan kişiyim ben! Bu ülkede biyografi yazarlığının üzerine en çok konuşan, en çok farkındalık yaratmaya çalışan ve “biyografi yazarlığı” alanını bir taraftan çok yönlü irdelerken, diğer taraftan bu alanın üstünde sorgulattıran, düşündüren, bu alanın nasıl olması gerektiğine kafa yorup toplumu bilinçlendirmek için ciddi mesailer harcayan bir yazarım. Bu işin ciddiyetini bildiğim için ve biyografi yazarlığı alanına daha çok dikkat çekmek için ciddi mesailer harcıyorum: çünkü gelişmiş ülkeler içerisinde bu alanda çok geri kaldık! Ve bu geri kalmışlık, sanayinde, siyasette, sanatta, kültürde, sosyolojide, eğitimde, istatistiksel verilerde bizlerin elinde yeterli bilgi, arşiv, envanter olmadığı için sağlıklı sonuçlara götüremeyecek! Tıpkı yeterince yapılamamıştır folklor araştırmaları yüzünden antropoloji biliminin cevap vermediği gibi düşünün! Oysaki dünya hangi canlının güdümüyle dönüyor? Dünyaya yön veren biz insanlar değil miyiz?
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
