İnsan hayatı; hayata niçin geldiğinin anlamını, kendisinin kim olduğunu yaşantısını her evresinde farklı cevaplar! Çünkü zamanın içinden geçtiği her an için farklı bir insandır. İnsan kendi zaman tünelinde geçerken pek çok şeyi öğrenme, fırsatı vardır! Tanık oldukları ve yaşadıkları ise onun için en büyük okuldur! Tabii ki gördüklerinden, yaşadıklarından kendine paylar çıkartabiliyorsa!..

Her insan hayatın içinden farklı geçer, farklı adımlar! Kendine seçtiği yoldan ziyade, hayatının başlarında hep seçtirilir! Bunun başka türlüsü de yoktur! Çünkü sevmediğiniz pek çok gerçeğin içine bir sürpriz olarak düştüğünüz; anne, babanızı seçemediğiniz gibi kendinizi bulduğunuz hiç bir şey de sizi seçemez! Öyleyse sırf bu durumu dile getirip beğenmediğiniz ve bu sebeple eleştirdiğiniz ne varsa, aynı kişi, durum ve ortamın şartları için de siz doğru bir adam olmaya bilirsiniz! Öyleyse yakınmanın bir anlamı yok! Nasıl ki coğrafya bir kader, siz de bir coğrafyanın kadersizliği olabilirsiniz! Tarih boyunca dünyaya yön vermiş liderlere, ülkelere, kültürlere baktıkça bunun böyle olduğunu anlarsınız! Örneğin öyle biyografilerle karşılaşırsınız ki, yaşadığı zamanı ve çağı değiştirmiş ve yine öyle biyografilere rastlarsınız ki, yapılanı yok eden, ismini tarihten silip kendi adını yazdırmak için her türlü yola başvuran, bir milletin başına kendi sefası için çorap ören, yoksulun halinden anlamayan… Bunlar uzar gider! Ben bir yazar olarak biyografileri bir kalıbın içine sokmayı sevmiyorum! Çok yönlü, belgelere dayalı, olayları ilgili kişilerle görüşüp teyit edip, kanıtlarıyla sürükleyerek götürmek ve tek bir kanaldan yazan bir kalem olmamak, aslında biyografi yazarlığının da en önemli kriteri arasında yer alıyor. Biyografi yazarlığının ilk mucidi Mestrius Plutarchus, -belki de ondan öncesi de vardı, fakat yazılı tarihte MS 46-120 tarihleri arasında yaşamış bir tarihçi çıkıyor karşımıza! Kendisine Yunan diyorlar, fakat bunu da kabul etmiyorum! Çünkü tarihte o kadar çok ve büyük göçler vardı ki, dünyada bilinen kıtaların hepsi değişik uluslardan, ırklardan oluşan insan topluluklarını barındırıyor! İnsanlar binlerce kez içinde yaşadığı farklı kültürlerden insankarın yaşantısını özümseyerek onlardan biri gibi olmuş! Dil, kültür, inanç, ortak kullanılan değerler olmuş! Bu konuda tarihçilerin dahi kafası milyonlarca karışık! Ortaya atılan onlarca, yüzlerce savı, hem de çok ateşli savunup belli dönemlerde değil nokta koymak, altını defalarca çizdikleri halde, yeni arkeolojik kazılar sayesinde elde edilen bulguları çürütmüş; öyleyse sonucu sürekli değişen bir tarih için ne diyeceksiniz? İnsanlığın ortak mirası! O yüzden kimse kendine -kesin bir delile dayandıramıyorsa- adres biçip bir kişi üstünden her şeyi sahiplenmesin: yoksa bunun sonu yok! Biyografilerin de!.. O kadar çok yazmaya ihtiyaç var ki, fakat günümüzün en çağdaş, en teknolojik, en eğitim olanakları en üst seviyede insanını bu konuda eğitemedik! Bu işin maddiyatı bir yana, bu konuda kişilerin anlayışlarını, değer yargılarını, karakteristik özelliklerini, duygu durumlarını, görgü ve göreneklerini, tavır ve tutumlarını, kapasitelerini, vizyonlarını, entelektüellik ve aydın İnsan olma konusundaki kendileriyle buluşma noktalarını kestirmek için, -insanların burçlardan ve astrolojideki ay ve yıldızların durumundan tahminde bulunanların yaptığı gibi-, sergilenen niyeti de kişinin özellikleri bakımından değerlendirmeye alıp, hayatını yazdırır mı yazdırmak mı, onda o kapasite var mı yok mu; ya da o hayatı kaleme almaya değer mi değmez mi, -sonuçta hayatını yazdığınız kişinin biyografisinin üstüne isminizi yazacaksınız-, adınıza bir leke getirir mi, kaleminizi mi kırar, yoksa herkes hem biyografisi yazılan kişiyi alkışlarken, size de hakkıyla kaleme aldığınız için “helal olsun” mu der; işte bunlar da biyografi yazarının matematiğidir!
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı