Buyurun Sıkılman Geri Durun Sokulman!

Afet Yavaş

Türk gelenek ve görenekleri içerisinde misafir ve ağırlama konusu çok fazla işlenmemiştir. Bu konunun aklımıza gelmesiyle ilgili atasözleri veya deyimler ise ister istemez ev sahibinin misafirine ikram mı yapıyor, yoksa yapacağı ikramları gereği kadar yemesini tembih eden, üstü kapalı bir ayar mı vermeye çalışıyor; bu durum insanı düşündürüyor.

Ev sahibi kendisini ziyarete gelen misafirine bir ikramda bulunduğunda, misafirinin çekinip, kendisine yapılan ikramı sıkılmadan yemesi için sarf edilen “Buyurun sıkılman” kelimesi her ne kadar misafire bir rahatlama veriyor olsa da, peşi sıra söylenen, “geri durup sokulman” kelimesi ile, “geri durup sokulmazlık yapma” anlamına gelse de, -kendimce- ister istemez, misafirine tatlı bir ayar da verdiğini anlıyorum. Elbette bu tür söylemler, ona maruz kalanların üstünde kişilerin ve ilişkilerin seviyesine göre bir manaya bürünebilir; o sebeple herkesin kendine göre anlamak istediğini anlaması da, toplumun bir eğitim eksikliğine çaredir! Sonuç olarak atasözleri, deyimler, hikâyeler ders verir, ders almasını, görgü ve göreneğini geliştirmeyi bilene!..

“Buyurun sıkılman, geri durun sokulman!” sözü; Aydın’ın Karacasu İlçesi’nde Şengül soyadıyla doğup büyümüş, uzun yıllar yöresinin en eşsiz dokumalarını, “Buldan işi” denilen ürünleri meydana getirmiş ve gençlik yıllarında evlendiği eşi ile Fransa’ya Türk işçisi olarak gitmiş, orada doğan çocukları ve onların torunlarıyla dallanıp budaklanmış; fakat ne özünden ne de kültüründen ödün vermeden, sesini, şivesini, sözünü unutmadan, ailesine aktarımıyla yaşamış Sevgili Afet Yavaş’a aittir. Daha doğrusu, kendi yöresinde söylenen bir sözdür!

Her yıl tatlı sohbetinden, hikâyelerden, verdiği derslerden, kıssadan hisselerden feyiz aldığımız, kendisine Afet teyze dediğimiz Afet Yavaş ile sohbetlerimiz, kahkahaya bozulduğunu hikâyelerle hayatımızı renklendiriyor! Bir gün torununa öğüt verirken, “Yavrum bir gün et yersin, yarın ot yersin.” deyince, haliyle Fransa’da yetişmiş, büyümüş torunu, “Hangi otu yiyelim babaanne!” demesi, haliyle konuşmalarımız arasında bir eğlence yaratmada ancak küçücük bir çerez olurdu! Eğer onda bir hikâye anlatılmaya başlanmışsa, aynı hikâye üstünde güldürür, eğlendirir, düşündürür, hüzünletir ve belki de ağlatıp bir insanı gereğince yad ettirmesini de bilirken, biraz sonra sizi aynı ya da başka bir hikâye üzerinden karşınıza ağrılar, gözlerinize gülmekten göz yaşlarıyla doldurup zihninizde bir ters köşe yaratabilir! İşte bu bir meziyet, üstün zekâ, edebiyat, biraz orta oyuncuların yaptığı ya da masalcı teyzelerin bir zamanlar bu toplumda en bilmediğimiz köylerinde yetişip, halkın birbirine aktarımıyla günümüze uzanmış son uzantısıdır. Bunu anlamak, yazmak, topluma hatırlatmak gerekir!

Şivesini, sözünü, kültürünü koruyan, Sevgili Afet Yavaş’a ve güzel ailesine uzun ömürler dilerim.

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın