
Sakıp Sabancı, ülkemizde “girişimci” deyince ilk akla gelen isimlerden, fakat Sayın Sabancı’ya klasik, bilinen liderlik özelliklerinden çok daha fazlası ya da olması gerekeni en iyi şekilde yansıtabilen örnek bir lider olarak bakmak gerekir. Hayata ve iş dünyasına bakışı, yaklaşımı, o sevimli, samimi, doğal üslûbu ve şivesiyle yediden yetmişe herkesin kalbini fethetmekle tanınan bu örnek girişimcimiz, bir gün kameralar karşısına geçip o hoş şivesiyle, “Yahu hayatımı dört kere yazdırdım, fakat hangisini okusam ben değilim! Baktım bu böyle olmayacak, en sonunda oturdum, hayatımı kendim kaleme aldım.” dediğinde, ülkemizde biyografi yazarlığı konusundaki eksikliği ve bu alanda şimdiye kadar ortaya çıkan nice çalışmaların ise yetersizliğinin yanı sıra, bir yazarın her ne kadar farklı dallarda yayımlenmiş eserleri olsa da, fırsat ayağına geldi diye ya da ‘bir de biyografi kitabı yazayım’ düşüncesinden yola çıkarak, biyografi yazarlığına da soyunmaları, bu insanların bu işin altından kalkamayıp, sonunda ortaya çıkarttıkları çalışmaların okunmaması, ilgi görmemesi gibi sonuçlar doğurduğu gibi, hayatını kaleme aldığı kişiye olan inandırıcılığı, aşırı övgüye dayanan cümlelerin yarattığı şüphe ve gerçeklerin olduğu gibi ya da doğru yansıtılamamasından kaynaklı sonuçlar; hayatını kaleme aldıran bu kişilere fayda yerine zarar verdikleri gerçeğini Sayın Sakıp Sabancı bu güçlü tespitiyle hem ortaya çıkarmış hem de yakınmıştı!

Çocuğukluğumdan bu yana biyografilere verdiğim önem, halk bilimi konusunda aldığım eğitimler ve yıllarca köylerde yaptığım araştırma ve derlemelerle yuğrulmuş, nice biyografilerle karşılaşıp, onlardan aldıklarımın ışığında belgelenmiş çalışmalarım ve bu çalışmalara harcadığım mesailerle birlikte, merhum Sakıp Sabancı örneğinin yanı sıra, bir de Doğan Hızlan gibi bir duayenin 2003 yılında aynı veryansınla; “Bir Biyografi Yazarı Aranıyor” başlıklı yazısı, benim biyografi yazarı olmam konusunda kararımı vermemi sağlayan iki önemli etkendir. Halk Bilimi alanındaki aldığım eğitimin ve o zaman kadar yaptığım çalışmalar biyografi yazarı olmak bir yazarda olması gereken kriterlerden biridir. Çünkü araştırma nasıl yapılır, derlemecilik nedir bilmeyen bir insanın, bir hayatı nasıl kaleme alacağı konusunda ciddi şüpheler barındırmaktadır. Bununla birlikte hayatını kaleme aldığı kişiyi olduğundan çok farklı gösteren, onu yerlere göklere sığdırmayan ve ortaya çıkan metinlerin toplamında tamamen övgü ve alkışların yer aldığı metinlerle karşılaşmak, bu tür çalışmaları bir biyografi kitabı seviyesine taşıyamayacak, hayatı yazılan kişiye de ciddi zrarlar verecektir. yanı sıra “anı kitabı” ile “biyografi kitabı” arasındaki farkı dahi bilemeyen nice yazarların, “hayat hikayesi” olarak yayımladıkçalrı çalışmaları incelediğimde de karşılaştığım onlarca eksiklikler, teyit etmeye muhtaç bilgiler, eleştiriye açık konular iki taraf için verilen emeği boşa çıkartmamış, yetmemiş ortaya tartışılır çalışmalar çıkmış ve bunların pek çoğu dağıtılamadan hayatını yazdıran kişilerin depolarında çürümeye terk edilmiştir.

Biyografi yazarı olmaya karar verdiğimde; “Bir biyografi yazarı nasıl olmalıdır?” konusunda verdiğim ve tamamen kendi tarzımı oluşturduğum bir alan yarattığımı düşünüyorum. Karşılaştığım her eksiklik ve araştırmacılık konusundaki yetersizlikler ve yazarın samimiyetsizliği, bilgisizliği beni bu konuda vereceğim çalışmaları nasıl inşaa edeceğim konusunda fikir verdi! Bir biyografi yazarında olması gerekenler, bir yazarın ihtiyaç duyduğu yeteneklerden çok daha farklıydı ve bir roman yazarının bir biyografi yazma olasılığı için onun aynı zamanda sağlam bir araştırmacı olması gerektiği gerçeğini de ortaya koyuyordu. Şunu unutmamak gerekir ki, biyografi yazarlığı çok ciddi bir iştir. Şakaya gelmez, Biyografi yazarlığı hayatını yazdırmaya karar veren kişiyle yaptığınız ropörtajların bir toplamı değildir. Biyografi yazarlığı, hayatını kaleme aldığınız kişiyi, sırf hayatını yazıyorsunuz diye onun kişiliğini, şahsiyetini yansıtmayan, olmamış, yaşanmamış, ya da olmuş ve yaşanmış olayları bambaşka bir şekle büründürüp okurdan, toplumdan alkış bekleyen bir anlayışla kaleme alınmış, gerçek olmayan kaygıların duyulmasına hizmet eden çalışmalar da değildir. Biyografi yazarlığı, toplum tarafından iyi tanınmayan kimselerin, kendilerini aklamak için ve çok daha ileriki yıllarda artık kendisinin kim olduğu, -hakkında sahip olunan kanıyı bilmeyecek olanlar da düşünülerek-, kendileri hakkındaki kanıyı değiştirip, tarihe yanlış notlar düşürmek ve gelecekte aklanmak için -hipokrat yeminini bozmuş bir doktor gibi- gerçekleri tersine çevirmek için her türlü yola başvuranların sığındığı bir kılıf da değildir. O nedenle nasıl bir biyografi yazarı olduğunuz kadar, kimin hayatını yazdığınız da çok önemlidir.
Silvan GÜNEŞ
05.01.2023
