İlhan İrem “Yazık Oldu Yarınlara…”

İlhan İrem ” Akıl tutulması yaşayanların dünyasında kendine iyi bak!

Sevgili değerli sanatçımız İlhan İrem, “Yazık oldu yarınlara” adlı şarkısının sözlerinde şöyle diyordu; “Yarınlar yarınlar bizim demiştin. Yazık oldu yarınlara. Avunurum anılarla. Hani nerde ümitlerim. Hepsi sanki bir rüya…” Sanatçımız İlhan İrem 28 Temmuz 2022’de hayatını kaybetti. Bugün yani 30 Temmuz 2022’de vasiyeti üzerine tabutu Türk bayrağına sarılmış olarak Atatürk Kültür Merkezi’ne getirildi ve şu saatlerde TV’de izlediğim kadarıyla, naaşı sahneye getirildiğinden bu yana 10 dakikadır ayakta alkışlanıyormuş… Burada kendisine düzenlenen törenden sonra son yolculuğuna çıkacak ve Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Tüm bunları kendisine yapılan anma töreninde kaleme almak benim için çok hüzünlü; TV akrenında “Yazık oldu yarınlara – İlhan İrem” yazıyordu. Şu sözler dahai o kadar koydu ki yüreğime, sonra sözlerden bir kaç satır daha okuyunca gerisini getiremedim, çünkü cümleler yüreğimize oldukça dokunan cinstendi… Bugün yaşadıklarımıza baktığımızda dün var olup kaybettiğimiz maddi manevi nice değerlerimizi getiriyordu akıllara ve işte o değerlerin içinde bir İlhan İrem nedense yüreğimizi burkarak gidiyordu, bu dünyanın öleni dahi unuttuğu gerçeğinden…

İlhan İren, Kasım 1999’da Sözcü gazetesinde “Mektup” başlıklı yazısında, bugünkü halen aynı iktidarda olanların “hocaefendi” dediği günlerde “fetuş” diyerek ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehlikeye dikkat çekmiş, Ferhullah Gülen kendisine üç yüz bin liralık dava aşçış ve kazanmıştı. İlhan İrem bu sözlerinden dolayı kendini sahnelerden uzaklaştırdı. Konser vermedi, kendini unutturdu… Aslında bu unutuluş, yalnızlaşma ya da yalnız bırakılmanın bıraktığı bir sonuç! Oysa bir sanatçı o kadar kolay mı yetişiyordu? Kendini mensubu olduğu millete tanıtabilmek çin kimbilir ne badireler atlatmıştı ve bunu becerebilse dahi, sanatıyla sürekli sahnede olmak, halkın hafızasında ve gönlünde olmak ne kadar zor bir işti! Yok yok büyük, sürekliliği olan bir mücadeleydi.

1970’li Yıllarda İlk Defa TRT’ye Uğur Dündar Sayesinde Çıkıyor!

Sevgili İlhan İrem’in sahneye ilk çıkış günlerini çok değerli araştırmacı yazarımız Uğur Dündar’ın bugünkü köşe yazısında okudum. 1970’li yılların başlarında, henüz siyah beyaz tv kanallarını izlediğimiz yıllarda hazırlayıp sunduğu “Haber Aktivite” adlı programında seyircileri rahatlatmak amacıyla sinema ve müzik dünyasının yıldızlarına yer vererek, canlı müzik yapmaktadır. Kendisine Bursa’dan duygu yüklü bir mektup gelir ve mektupta kendisine bir şans verildiğinde Uğur Dündar’ı mahçup etmeyeceğini ve elinden tutulmasını nazik ve özgüven dolu cümleleriyle rica ediyor. Uğur Dündar kendisini Ankara’ya davet ederek iki kez sahne almasını Türk halkına tanıtma fırsatı sağlıyor. İşte ondan sonra İlhan İrem’in kendisine ait söz ve bestelerinden oluşan nice şarkıları bir bir Türk halkıyla buluşmaya başladıkça İrem’in yolları da açılmış oluyor. Mutlaka ki bu yollar ve yolculuklar burada yazdığım gibi kolay olmamıştır. Belki kendisini dinleme fırsatım olsaydı kimbilir içinden neler çıkar, ne çok pıtıraklı, dikenli yolları kayıt altına alabilirdim.

Uğur Dündar’ı TV Kanallarına Davet Etmeyen TV’cilere, Programcılara, Gazetecilere, Sanatçılara, Türk Halkına İsyanım Var!

Sevgili İlhan İrem’in bu kadar erken bir yaşta aramızdan ayrılması beni yürekten sarstı. Bir kere kendisini uzun yıllar sahnelerde göremediğimiz için tüm tv kanallarına ve program yapıncılarına isyanım var. İlhan İrem’le ilgili haberlere gazete ve sosyal medyada rastlayamadığım için tüm köşe yazarlarına, gazetelere, dergilere, magazincilere isyanım var. Böyle bir sanatçı Bursa’da yaşadığı halde Bursalıların aklına gelmediği ve kendisinin kapısını tıklatmadıkları için isyanım var. İlhan İrem’e o çok yakın olduğunu söyleyen hangi sanatçı varsa İlhan İrem’le bir bağlantı kurup kendisini sahnelerde yeniden görmemiz için mücadele vermesi konusunda ikna etmedikleri için(!) o sanatçılara isyanım var. Sanatçısına sahip kıçmadığı için devletime isyanım var. Fakat belli ki tüm bunları yapmış olamamızın sebebi “utanma” duygusunu kaybedip bu duygudan yoksun olmamızdan geliyor.

Sevgili İlhan İrem’i sevenleri olarak kırık, dökük içinde kalmış ve bu halimizle kendimizi dahi suçlu hissettiğimiz tarifsiz bir halimiz var. 1 Nisan 1955 yılında Bursa’da dünyaya gelip, 28 Temmuz 2022’de geçirdiği böbrek rahatsızlığı yüzünden hayatını henüz 67 yaşında kaybeden ve ve son yirmi yıl boyunca neredeyse sanatını icra dahi edemeden aramızdan ayrılan sanatçımızı bu şekilde uğurladığımız için hepimize isyanım var.

Ülkesi için en gerçekleri kendi cümleleriyle korkusuzca, çetince, ev adresine teslim cümleleriyle yazması; bir sanatçı duyarlılığının yanı sıra başını hiç bir zaman eğmeden ve işini yaptıkça alınterinin bir karşılığı olarak, bankaya hesabına yatacak olan rakamların hesabını dahi yapmayıp elini taşın altına koyması, sanatçı kimliğiyle aydın fikirlerini halkıyla paylaşmaktan çekinmemesi elbette Sevgili İlhan İrem’i sanatçı kimliğinin çok üstünde, özel bir yere taşıyordu. Uğur Dündar’ya yazdığı bir mektubun son satırında “Akıl tutulması yaşayanların dünyasında kendine iyi bak!” demiş, işte bu da İrem’den halkımızı anlatan son özet… Gerçek olduğu kadar, nereye geldiğimizin ve bu işin içinden nasıl çıkacağımızın çaresizliğine mi düşeceğiz, yoksa silkelenip kendimizi mi bulacağız? İşte bu da bizim sınavımız! Bu cümleleri yazarken aklıma tıpkı onun gibi mücadelelerle bu dünyadan ve gönlümüzden geçmiş, sanatçı kimliklerinin çok üstünde insanlar olan; Zeki Alsya’yı, Ayşen Gruda’yı, Adile Naşit’i, Cüneyt Arkın’ı, Tarık Akan’ı, Kemal Sunal’ı, Gülriz Sururi’yi, Yıldız Kenter’i, Levent Kırca’yı, Ferhan Şensoy’u, Enis Fosforoğlu’nu bir kez daha andım. İsimlerini unuttuklarım da mutlaka var, fakat bu yazımda onları da bir kez daha anmak istedim; yerini bulup bulmayacağınız ise bilmiyorum! Umarım bizler bu dünyayı terk ederken, hepinizin görmek istediğiniz bir Türkiye’yi geride bırakmış ve sizlere buluşmamızda müjdeyi vermiş oluruz!

Silvan Güne,

Biyografi Yazarı

Yorum bırakın