KAVGA
Kavga bir kültürüdür, her işte olduğu gibi o da olgunluk bekler. “Ben hiç kavga etmem, etmesini de bilmem.” diyen insanların savaşa başlamadan mağlup oldukları alanlar vardır. Kavga eğer eğitimli, kültürlü ve kibar insanlar tarafından yapılıyorsa, bunu izlemek ve şahit olmak dahi çok keyiflidir. Çünkü karşılıklı bilgi ve belgeler üzerinden konuşuluyordur. Mantık ve gerçeklik ön plandadır. Sözlü çekişme biçiminde nükseder ve her iki taraf da birbirine oldukça saygılı olduğundan, neredeyse çevresinde en çok sevişen ve mutlu olan çiftten dahi daha iyi anlaştıklarına ve konuştuklarına şahit olursunuz! Bu verdiğim örnek beşeri ilişkilerde arzu edilen ve olması gereken bir kavga seviyesidir. Ömrümüz boyunca böyle bir kavgaya ne zaman tutuşmuştuk? Ya da tutuşanlara şahit olmuştuk bilemem, ama biraz geriye gidersek, bir memleketin onurunu korumak ve tüm ömrünü onun geleceği için her alanda açılan savaşa karşı verdiği kavgayla tanıdığım, bize adanmış bir Mustafa Kemal Atatürk’ü bilirim…
Gerek düşmanla cephedeyken, gerek savaşı yenip komutanını esir aldığı Yunan Komutan Trikopis ile yapmış olduğu konuşma, gerekse, daha sonra onun dahiliği ve üstün insan vasıfları ile donanmış, akıllı, kıvrak zekalı, kararlı, inançlı, her bakımdan yüksek vasıflarla kendini donatmış ve her alanda atik bir lideri tanımak için Türkiye’yi arşınlayan dünya liderlerinin, krallarının, komutanlarının, cumhurbaşkanlarının, birtakım devlet adamlarının, bilim adamlarının, sanatçıların, kendi içimizde köylüsünden, bürokratına, halkın her kesimiyle yaptığı görüşmelerle ilgili diyalogları okudum. Hiç birinde hiçbir konuya önemsemeyerek bakmadığı gibi, her konuda insanlara ders verecek diyaloglara şahit oluyoruz. Ağzından ne bir kaba söz ne iletişimlerinin tamamında bir seviyesizlik ne de hedefsiz, çözümsüz, anlamsız, hukuksuz ve ufuksuz bir cümle sarf etmiş… O büyük bir kavgada dahi millet olmanın ne demek olduğunu bilmeyen bir halkı ne güzel temsil etmiş… Bugün dahi onun zekâsıyla şekillendirdiği bir milleti, doğru yolda ve hedefe hareketlendirip, şaha kaldıracak cümleler kurabilen insan yetiştiremedik.
Bizler gerçek kavganın ne olduğunu bilmeyince, bugünün insanının ağzından bir kavga kelimesi dökülünce aklımıza direkt onun en şiddetlisi geliyor? Ağır söz, küfür, hakaret, dedikodu, münakaşa, güç gösterisi, yetmedi taraftar edinme, herkesi tek kişinin üstüne püskürtme, göz korkutma, maniple etme: liste uzar gider. Ne yok ki içinde. Oysa savaşacaksak da güreşeceksek de haklı olduğumuza kanaat getirdiğimiz alanda tıpkı Atatürk gibi olabilmeliydik. Ne ince, zarif, kibar ve akıl adamıdır O! Onun devrinde yaşamayı ve onunla savaşın içinde o zamanın kavgasının bir parçası olmayı çok isterdim. Çünkü sizinle bi’selamlaşılmıyor ki; bilgimizle, görgümüzle, incelik ve kibarlığımızla şöyle ağız tadıyla sizinle bir kavga edelim!..
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
Aralık 2017