Ülkemizde hâlâ bu iki kavramı karıştırıyorlar. Entelektüellik ve feminizm kavramlarının anlaşılmamasının temelinde eğitimsizlik yatıyor, daha fenası ise bu yanlış anlamaya sebebiyet veren algının yazılı basın aracılığıyla toplumu yanlış bilgilendirip bu kavramları yanlış işlemesidir. Ben bu yanlış anlamanın yanına yine yanlış bilinen ve aynı hatalar yumağının bir parçası olmuş “sosyete” kelimesini eklemek isterim. Bu kelime ve sahip olduğu algı diğerlerinde olduğu gibi hak ettiği yeri ne yazık ki bir türlü alamamıştır.
Ekşi sözlükte bu kelimeye karşılık gelen bir tanıma rastladım, şöyle yapmış; “varlıklı güruhların katılımıyla oluşan, çirkin kadınların güzel, kalas adamların yakışıklı görünmek amacıyla şebeklik ettikleri bir akımdır. Akımın genel amacı: olmadığın gibi görün, göründüğün gibi olma akımın öncüleri: her hafta update’leri şamdan ve bilimum jet-society magazinlerinden takip edebilirsiniz.”
… İşte toplumda bu nazarla karşılık bulan ve aslında tanımlananla bir anlamda üstünde en çok konuşulması gereken konulardan biri de budur. Oysa ki sosyete, TDK’nun gözlüğüne göre; topluluk, toplum, dernek demektir. Büyük Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için ülkenin medeni çevresinin değişimine yardımcı olacak tüm işleri, kişileri destekleyip yaygınlaştıracak, bunu yaparken toplumun gelişimini sağlayacak, yeri geldiğinde elini taşın altına koymaktan bir saniye olsun geri kalmayacak; bilimin, kültürün, sanatın hamiliğine soyunmuş, aydın, kültürlü ve entelektüel kimselerin birlik, beraberlik içinde yürüttükleri faaliyetlerin gönüllülük esasına dayalı bir güç birliğini oluşturmuş dayanışmadır… Gazi Atatürk cumhuriyeti kurduğunda yüksek sosyetenin oluşması için çok çaba sarf etmiş ve bu konuda da önemli buluşmalar yaratmıştır… Fakat yaşadığımız yüzyılda -ülkemizde- “sosyete” denildiğinde akla hiç de hoş şeylerin gelmemesi, bu konuyu işleyen, yetersiz ve yetkisiz insanların, mağazin haberlerinin malzemesi ve konusu olmuştur. İşi bu konuda yaftaladıkları ya da yaftalamadıklarını da yaftalamak için çaba sarf edip dillerine dolayabilecekleri yakaladıkları konuyu sulandırıp, ağızlarının sakız ettikleri bir malzeme olmuştur.
Oysa ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz sosyeteden başlarken ne kadar ince, kibar, naif ve insanı umutlandıran sözlerle bu milleti biçimlemeye çalışmıştır. İşte Atatürk’ümüzün Cumhuriyet Halk Partisi 4. Kurultayı’nda söylediği o anlamlı, derin ve saygınlık uyandıran tarihi sözleri; “Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet (Sürekli alkışlar) ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa deyimi…” Sosyete kelimesinin bir diğer anlamı olan topluluk ve o yüksek toplulukların yarattığı toplum, eğitimli, görgülü, ahlaklı, kibar ve hepsinin toplamında saygındır. İşte Atatürk böyle bir toplum yaratmak için çıkmıştı o cephede yaptığı savaşlarla sosyal hayatın her alanındaki savaşlarına. Bizler peki kendisini ve söylediklerini ne kadar anladık, ya da anlayanlarımız anlamayanları uyardı, işte bu da bizim düştüğümüz durumun perişanlığı… Hâlâ kavramları daha doğru dürüst yerinde ve gereği gibi kullanamıyoruz, öyleyse bugünü nasıl tayin edeceğiz ki o tayin kendini gençlerin üzerinden evrimini tamamlayıp dönüşmüş aydın bir topluma atayabilsin…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
15 Haziran 2021