Biyografini Biçin Yazdırmalısın?
Eğer kendini bir alanda yetkin görüyor, sana sunulan fırsatların yetersizliğine rağmen kendine yeni yollar bulabilmiş, herkese zor nasip olabilecek keşifler yapmışsan, biyografini yazdırmalı ve gelecek kuşaklara bu tecrübeleri, yol haritanı, kendine ait özel duyguları ve onların vardığı hedefleri anlatmalısın. Bu sadece senin kendine ve sevenlerine bırakacağın bir miras olmamakla birlikte, #biyografi yazdırmanın bir #sosyalsorumluluk olduğunu bilmeli ve bu farkındalık ile hareket etmelisin. Evet, çok zorlandın, hatta engellerle karşılaştın; ve fakat her ne yaşadıysan tüm bunların toplamında sosyal hayatın içinde kendi duygu, yeti, tavır, tarz ve eğitimlerinin toplamında ortaya bambaşka bir ‘sen’ koydun! Artık o ‘sen’ sadece senden ibaret bir ‘sen’ değildir, topluma mâl olmuştur ve topluma mâl olan her şey artık onun bir parçası, değeri, sahibidir. Eğer toplumun bunu görmesini, takdir etmesini, sahip çıkmasını istiyorsan, bu sorumluluğu da hiç düşünmeden yerine getirebilme kabiliyetine sahip olduğunu gösterebilmelisin. Çünkü olmak bunu gerektirir!
Biyografi kitapları ile anı kitapları arasındaki farkı biliyor musun?
Biyografi kitapları, sadece senin anlatıldığın, anılarının derlemesinden oluşmuş eserler değildir. #Biyografikitapları sadece senin anlatıldığın eserler de değildir. Biyografiler, seni aileni, atalarını, köklerini derinlemesine araştıran, en iyi haliyle 150-200 yıllık bir zaman dilimi içerisinde atalarından bu yana onların her türlü duygu, düşünce, maddi manevi değerleri üzerinden önce senin nasıl biçimlendiğini anlatır, sonra da seni yaşadığın çağın içinde, sahip olduğun şartlar ve o şartların içinde nasıl yer alarak varlık gösteren seni anlatan belgesel tadında eserlerdir. Ülkemizde genellikle anı kitapları kaleme alındığından, bu tür kitaplar okurun dikkatini çekmez, ilgi görmez, çünkü okur genellikle ülkemizde kaleme alınmış ve tamamen anı kitabı olmanın yanı sıra, bir de yazarın hayatını yazdığı kişiyi objektif olmayan, tamamen ticari kaygılar ya da kişiyi olduğundan farklı gösteren oldukça süslenmiş dili yüzünden okumaya değer görmüyor, işte bu da #biyografi alanında kaleme alınacak eserle zarar veriyor.
Ülkemizde Biyografiler Yeterince Kaleme Alınmış mı?
Ülkemizde ne yazık ki yeterince biyografik eserler kaleme alınmamıştır. ‘Biyografi kitabı’ olduğu iddia edilen kitapların bir çoğunu incelediğimde de biyografi kitaplarıyla alâkası yoktur. Yukarıda birinci maddede değindiğim üzere, biyografi kitapları sadece senin hayatının kaleme alındığı ve bir tamamı neredeyse anılarını içeren eserler değildit. Biyografi kitapları tamamen bir tarih ve belgesel kitapları olmakla birlikte, o belgeselin içinde hayatını olumlu ya da olumsuz etkileyen pek çok insan yer almalı ya da bunlara da yer verilmeli, nasıl bir tarza sahip olduğun belirgin biçimde ortaya konulmalı, ilişkilerini nasıl kurduğun ve bunlardan sağladığın maddi manevi menfaatlerin masaya yatırılmalı, böylece okura vermek istediğin mesaj net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Son zamanlarda ortaya çıkan biyografik romanlar, bu bağlamda yetersiz kalmakla birlikte, adı üstünde bu tür eserler biyografik romandır ve bildiginiz gibi romanlar hayal ürünüdür. Roman yazarının derlediği bir hayat hikayesine yaptığı kurgusal ve edebi katkılar, bu tür eserleri bilimsellikten uzaklaştırdığı gibi okuduğunuz biyografik eserde neyin doğru neyin katkı ürünü olduğunu bilemez, sorgulayamaz, bilimsel bir veri olarak kaynak gösteremezsiniz. Bu tür eserler sadece bir hayat üzerinden bizlerin hayal dünyasını zorlayan hoşluklardır. Yoksa bu alanda eserler veren, Sevgili Ayşe Kulin Hanımefendi’ye saygım büyük olmakla birlikte, eserlerini değerlendirme aşamasında biyografik romanlarla biyografi kitaplarının karşılaştırılmamasını dilerim.
Biyografi Kitapları Niçin Okunmuyor?
Ülkemizde “biyografi kitabı” olarak kaleme alındığı iddia edilen kitaplar ya yukarıdaki nedenlere bağlı olarak üstünde yeterince çalışılmamış, pek çok yerde eksik kalmış eserler ya da “hayat hikâyesi” ya da “anı kitabı” başlığı altında toplanmış metinler olması nedeniyle bunlara biyografi kitapları diyemeyiz. Tüm bunların üstüne kaleme alınan hayat bir de yazarın sıkıcı dili, % 80, 90’lara varan kendi katkısından oluşmuş metinleri içeriyorsa işte bu faktörler de bu tür kitapları okunmaz kılıyor. Yanı sıra, şimdiye kadar hayatı kaleme alınmış önemli şahsiyetlerin hayat hikâyelerini okuduğunuzda özellikle bu şahısları tanıyan kimseler tarafından sahi orada yazılanlar gerçeğin oldukça dışına çıkmış olduğu bilgilerinin toplumda hızlıca yayılması ya da hayatını kaleme aldıran kişinin dahi eser ortaya çıkıp kendi hayatını okuduğunda dahi “bu kitap beni anlatmıyor” demesi, benim burada dile getirdiğim sorunların ehemmiyetini de ortaya koyacaktır. Buna vereceğim en bariz örnek, toprağı bol olsun #sakıpsabancı örneğidir. Kendisi hayattayken dört farklı kişiye hayatını yazdırmış ve hepsini okuduğunda “hiçbiri ben değilim” demiş, en sonunda oturmuş otobiyografisini yazmıştır. Haliyle bu konuyu da etraflıca irdelediğimde sonuç şudur; ülkemizde “biyografi yazarlığı” alanında uğraş vermiş, bir biyografi yazarının bu alanda nasıl bir eser ortaya koyacağının örneği olmamakla birlikte, ülkemizde biyografisini yazdıran kesimde şimdiye kadar genellikle sanayiciler, iş adamları olmuştur. Bunlar da haliyle biyografiden ziyade meseleyi “hayat hikâyesi” başlığı altında değerlendirdiklerinden, sosyal çevreleri içinde tirajı oldukça yüksek gazetelerin popüler köşe yazarlarına hayatlarını kaleme aldırmışlardır. Oysa bir köşe yazarı, biyografiler ilgi alanı da değilse, biyografi yazmayı nereden bilsin? Dikkat ederseniz eğer, köşe yazarlarının kaleme aldığı hayat hikâyeleri de tıpkı köşelerinde yazdıkları üslup, anlayış, reklam ve haber yapma mantığıyla kurulmuş cümleler içermektedir ve sadece o anı, anlatılanları değerlendirdiklerinden, kaleme aldıkları hayatın geçmişiyle, soyu sopu, aile soyağacı vs onların hiç ilgi alanı değildir, kütüphane çalışması yapmazlar.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı