Ahmet Say, müzik eğitimcisi ve müzik yazarıdır. Konservatuvarlar ile üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutulan müzik kitapları ile birlikte, çeşitli ödüller almış sekiz edebiyat eserinin yazarıdır. Türk piyanisti ve bestecisi Fazıl Say’ın babası olan Ahmet Say, bir baba olarak eğitimde çocukluktan başlayarak verilen sistematik ve nitelikli bilginin sonucunda, bugün uluslararası sanatçılar arasında başarısı kanıtlanmış Fazıl Say gibi bir sanatçıyı yetiştirdiği için pedagojik anlamda başarısını ortaya koymuş bir baba, bilgisinden faydalanması gereken önemli bir eğitimcidir.
Tabii ki bugün başarıya ulaşan çocuklarımızın nasıl ailelerden geldiği ve onların eğitimi, dünyaya bakış açıları bir bütün olarak ele alındığında, -her ne kadar istisnalar olsa da- başarının pek de tesadüflere dayanmadığını görürüz. Ülkenin temel sorunlarının aydınlanma olduğunu ve kendini hayatını buna vakfederek ilkeleriyle onurluca yaşayan Ahmet Say, Köy Enstitüsü bünyesinde çalışmış, kırsal kesimde büyük bir vatan aşkıyla köylü çocuklarımızın yetişmesinde öncülük etmiş, onların bir an evvel bilgi ve görgülerini artırıp edindikleri tecrübelerle köylerine giderek orada her anlamda köylerinin kalkınmasını sağlamak için bu kutsi mücadelenin içinde yer almıştı. “Ağaçlar Çiçekteydi” adlı eserle hayatının önemli kesitlerini kaleme alan Say, bir dönem Almanya’ya gittiğinde Nazım Hikmet Ran’la da tanışmış ve o yıllarda ülkenin emperyalizmin kıskacından kurtulması için eğitimin önemini, halkın uyanması ve bilinçli bireyler yetiştirip ülkeyi sömürmek isteyenleri engellemek için topyekün bir eğitim seferberliğine geçilmesi, özellikle de köylülerimizin yetiştirilmesi konusunda azami ölçüde çalışılması konusunda birbirlerine söz vermişlerdi. Çünkü onlar Atatürk ve cumhuriyete inanmış, onun kurduğu cumhuriyetin hudutlarını yıpratmak isteyenlere savaş açmış ve bu uğurda yapılacak ne varsa gözlerini kırpmadan mücadelelerini ömürleri boyunca sürdürmeye söz vermişlerdi. Ahmet Say’ın hayatı bir biyografi yazarı olarak beni çok heyecanlandırıyor ve özellkile o yıllarla bu yılların eğitim, siyeset, insan yapısı, dinemikleri, hedefleri ve duyarlılık konusunda gösterilen tepkiler ve tepkisizlikleriyle karşılaştırılmalı tarih olarak ele almayı, durum sonuçlarını ve toplumun olaylar karşısındaki duruşunu felsefi olarak ortaya koymayı çok isterdim.

Sevgili Ahmet Say’la bizim tanışmamız Kuşadası’nda gerçekleşti. Kendisi KUAKMER’de söyleşi ve imza günü için gelmiş hem de o sıcaklarda hem de o yaşta, herkesin tatiline öncelik verdiği zamanlarda halkla buluşmalarını ihmal etmemesini takdirle karşılaşmıştım. Söyleşi öncesi kendisiyle bir saat kadar muhabbet etme şansı bulduğum için çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Haliyle ben de Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Türk Halk Oyunları Bölümü’nden mezun olduğu için halk oyunları üzerine de bilgi alışverişinde bulunduk, fakat en hararetli konuşmalarımız memleket, miller ve eğitim üzerineydi. Sohbetinden inanılmaz bir keyif aldığım gibi o yaşta son derece hızlı düşünen, kendisine anlattığım bazı yaşadığım olayları akılcı bir bakış açısı ile yorumlayan ve beni yüreklendirmeleri ile sohbetinden ve paylaşmaktan inanılmaz keyif aldığım nadir insanlardandı. Sayın Say’la daha sonra facebook hesabımdan ve “biyografi yazarı” grubumdan arkadaş olduk. sayfamı incelemiş, çok beğenmiş ve peyde pey paylaşımlarımı da belli ki çok beğeniyor olacak ki onları beğenmesi, bazılarını paylaşması, yorumlar yazması beni burada ifade edemeyeceğim kadar eşsiz duygularla onore etti. Benim için her biri o kadar önemli ki, özellikle de son bir hafta önce Sevgili oğlu Fazıl Say’ın babası Ahmet Say’ın sağlık durumunun kötü olduğu ve bir kaç ameliyat geçirmek için hastanede olduğu, her ameliyat sonucunda uzun süre yoğun bakımdan çıkamadığı peyderpey paylaştıkça adeta kötü bir haber alacağım diye paniğe kapıldım ve kendisiyle tanışmamızın sonrasında hayatını yazmak istediğimi teklif olarak kendisine götürdüğümde, o bir anda bu teklifimden çok memnun olduğu gibi, normal yaşantısı ve rutini nedeniyle içinde bulunduğu temponun içine böylesine önemli bir çalışmayı nasıl sıkıştırabileceğini de düşünmeden edemedi ve bunun için uygun bir zamanı bana bildireceğini, bu teklifi düşüneceğini söylemiştir. İlerleyen zamanlarda haliyle sağlığıyla ilgili zaman zaman olumsuz haberler alınca da kendisini bu konuda yormamak için yeni bir teklifte bulunmayı uygun bulmadım. Çünkü o kadar kibar bir insan ki, bir insana hayır demeyi sevmediği gibi, karşısındaki insana kendi ihtiyaçlarından ya da şartları uygun olmadığı halde zora sokup, onun gönlünü yapmayı önde tuttuğundan, ben de kendisini böyle bir zora sokmayı istemedim. Fazıl Say’ın en son paylaşımının sonunda “baba bırakma” cümlesi yüreğime öyle bir oturdu ki, Allahtan ertesi gün Sayın Say’ın bu sefer yoğun bakımdan çıkıp espri dahi yaptığı ve başka bir ameliyat için yeniden ameliyata girmek için o bir günde topladığı enerjiyle yeniden ameliyata girecek olması, hakikaten takdire şayan bir durumdu. O yaşama hevesi, o inantçlı ve dirayetli bünyesi hakikaten zihnen ve bedenen kurduğu sistemde o gücün varlığını ortaya koyuyordu. Ben ise bu zaman zarfında Sayın Ahmet say için neler yapabileceğimi düşündüm, kendisinin bana yazdığı ve her bir cümlesiyle beni ödüllendiren, onore eden o eşsiz mesajlarını derleyip hem kendisini yeniden hatırlamak hem de bu eşsiz anıları bir arada toplamak istedim.






Ahmet Say’ın biraz tanıyacak olursak;
1935 yılında İstanbul’da, Kadıköy’de doğdu. Küçük yaşta piyano eğitimine başladı. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi.
* 1946’da İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girdi.
* 1950’de konservatuvarı terk etti.
* 1954 yılında basın-yayın eğitimi almak için Almanya’ya gidip altı yıl orada yaşadı. Yurda döndüğünde Bingöl’de üç yıl öğretmen, halk eğitimcisi ve folklorcu olarak çalıştı. Bu dönemde türkü, ağıt ve masallar derledi. Halk dansları toplulukları kurdu ve çocuk toplulukları yetiştirdi. “Bingöl Hikayeleri” adlı eseri bu dönemin ürünüdür.
* 1964’te Ankara’ya yerleşti.
* 1967’de Türk Solu adlı derginin yazı işleri müdürlüğüne getirildi.
* 12 Mart darbesi döneminde 17 ay hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra Kocakurt romanını yazdı (1976).
* Kocakurt adlı romanı ile 1975 Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda basılmaya değer ürünler arasında yer aldı.
* Kocakurt (roman, 1976): Ahmet Say’ın bu ilk eseri, Milliyet gazetesinin yarışmasında ödül almıştır. Reklamcı ve partici Koca Kurt ile bar kızı Züleyha’nın 1960-1970 arasındaki serüvenini anlatır. Evrensel Basım Yayın.
* 1977’de ise Cemal Süreya, Vecihi Timuroğlu, Ragıp Gelencik, Demir Özlü, Ali Püsküllüoğlu ile aylık Türkiye Yazıları’nı çıkarttı.
* 1980’den başlayarak kendisini bütünüyle müzik yazarlığına verdi. Edebiyatçılar Derneği kurucu üyelerinden olan Ahmet Say, iki yıl süre ile bu derneğin başkanlığını yaptı. Edebiyat ustalarına verilen Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülleri Altın Madalyası’nı kurumsallaştırdı. Ahmet Say, halen günlük olarak yayınlanan Evrensel gazetesinde “Yörüngemiz” başlıklı köşe yazıları yazmaktadır.
“Ahmet Say, Türkiye’de gerçek demokrasinin hayata geçmesi yolunda ilkeli bir aydın olarak verdiği mücadele dolayısıyla özellikle 1971 askeri darbesinde, daha sonra 1980 askeri darbesinin insan haklarına aykırı tutumu ve düşünce özgürlüğünü yok eden yasakları nedeniyle bütün Türk aydınları gibi zor yıllar yaşadı. Yazarın “Kocakurt” adlı romanı, bu zor koşullar altında tanıdığı ilginç insanlardan birinin serüvenlerini konu alır. 1977’de Türkiye’nin önde gelen edebiyatçı arkadaşlarıyla “Türkiye Yazıları” adlı aylık edebiyat dergisini yayımlamaya başlayan Say, derginin yayımını 1980 askeri darbesini izleyen iki yılda da sürdürdü.”(1)
Hayatı boyunca pek çok üniversitede özel sempozyum ve toplantılarda konuşmalara çağırılmış, müzik tarihi ve tarih içinde felsefenin müzik tarihine etkisi gibi pek çok farklı konuda aydınlatıcı konuşmalar yapmış, müzeler, açılışlar, imza ve söyleşiler Türkiye’nin her yerinde her kesime yönelik buluşmalar olarak halkla her zaman kucaklaşmıştır. Oldukça neşeli, eğlenceli ve sıcak kanlı bir aydınımız olan Ahmet Say çevresinde insanlara babacan tavırları, hoş sohbeti ve insanları ayırt etmeden sabırlı ve dikkatli bir insan olmasıyla tanınmaktadır.
Öyküleri;
* 1980 yılında “Bingöl Hikâyeleri” adlı öykü kitabını yayımladı.
* 1982 yılında edebiyatımızın ilk epik hikayesi olan “İpek Halıya Ters Binen Kedi” adlı eseri Almanca’ya çevrilerek 1985’de Berlin’de yayınlandı. Türk masallarının geleneksel başlangıç tekerlemesinin diliyle bir dolandırıcı tüccarın öyküsünü anlatan yayın Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanmıştır.
* 1980 yılında Bingöl Hikayeleri adıyla Milliyet Yayınları’ndan çıkan eser, 1988’de Can Yayınları tarafından ve son olarak Evrensel Basım Yayın tarafından “Güneşin Savrulduğu Yerden” başlığı ile yayınlanmıştır.
* 2008 yılında “Müzik Nedir Nasıl Bir Sanattır?” (Sanat Kuramı) Ahmet Say halk kitabı özelliğinde müzik sanatının temel asgari bilgilerini herkesin yararlanabileceği yalın anlaşılır bir dille anlatmış. Evrensel Basım Yayın.
* 2007 yılında Mozart (Mozart’ın Anısına) başlıklı derleme, büyük bestecinin 250. doğum yılı dolayısıyla Evrensel Basım Yayın tarafından uluslararası bir anlayış koşutunda hazırlanmıştır. Evrensel Basım Yayın.
* 2011 yılında “Ağaçlar Çiçekteydi” adlı bir anı biyografi türünü edebiyatımıza kazandıran Ahmet Say, anılarını anlatırken yakın tarihin siyasal olaylarına da yer vererek tarihe kendi penceresinden tanıklık etti. Evrensel Basım Yayın.
* 2013 yılında “Bingöl Hikâyeleri” (Güneşin Savrulduğu Yerden) kitabı “Ca Yo Ke Tij Ti Ra Bena Vila” ismi ile Zazaca olarak Evrensel Basım Yayın tarafından yayınlandı.
Kitapları;
* Müzik Ansiklopedisi: 4 ciltten oluşan temel bir eserdir. Her evde bulunması gereken bir başucu eseridir. Özellikle de müzik alanına yönelmiş, işi sanat ve eğitim olan öğretmen ve sanatçıların kütüphanesinde olmaması büyük bir eksikliktir.
* 1996 yılında “Müzik Öğretimi” Müzik öğretmenleri için hazırlanan bir derlemedir.
* 1994 yılında “Müzik Tarihi” (1994): Türkiye’nin ilk kapsamlı müzik tarihi çalışmasıdır.
* 1995 yılında “The Music Makers in Turkey” İngilizce hazırlanan bir dış tanıtım kitabıdır. Türkçe basımı, “Türkiye’nin Müzik Atlası” başlığını taşır. Okurlara 1998’de sunulmuştur.
* 2000 yılında “Müziğin Kitabı” Müzik teorisi alanında hissedilen boşluğu bu kitap doldurmuştur.
* 2002 yılında “Müzik Sözlüğü” 600 sayfalık bu sözlük, Türkçenin bir “kültür dili” olarak gelişmesi yolunda, müzik alanından gelen önemli bir katkı olarak değerlendirilmektedir.
* Müzik Ansiklopedisi: 3 ciltten, 2072 sayfadan oluşan, on bin madde ve üç bin resim içeren bir eserdir.
Aldığı Ödüller:
* 1970 yılında “Kamilin Atı” adlı öykü ile TRT Ödülleri Öykü Yarışması başarı ödülü aldı.
* 1974 yılında Yeni Adımlar Dergisi’nin açtığı “Sabahattin Ali Hikaye Yarışması”nda birincilik ödülü aldı.
* 1974 yılında Milliyet Gazetesi Roman Yarışması’nda mansiyon ödülü aldı.
* 1975 yılında Antalya Film Festivali Öykü Yarışmasında mansiyon ödülü aldı.
* 21 Nisan 2017’de Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 28. Ankara Uluslararası Film Festivali, MEB Şura Salonu’nda düzenlenen açılış töreninde, Sanat Çınarı Ödülü müziğin duayeni ve yazarı olarak Ahmet Say’a verildi.
* 26 Eylül 2017’de CHP’nin “Türkçe Onur Ödülü”ne, Türkiye’de müzik biliminin çeşitli alanlarını kapsayan ve konservatuvarlarda okutulan kitaplarıyla, Türkiye’nin sanat ve müzik dili olarak gelişmesine yaptığı katkılar sebebiyle Ahmet say layık görüldü. Ödülünü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu tarafından alan Ahmet Say, bir müzik eğitimcisi ve yazarı olarak ödülü değerli bulduğunu ve ülkedeki siyasi partilerin kültür alanına ilişkin ilkeleri benimsemesini temenni ettiğini ifade ederek her zaman olduğu gibi siyasal alanda topluma gereken mesajını verdi.
* 20 Nisan 2018’de; 28. Ankara Uluslararası Film Festivali (AUFF) “Sanat Çınarı Ödülü”nü aldı.
* 04 Eylül 2020 yılında İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (IKSV) geleneksel olarak bu yıl 48. si düzenlenen “İstanbul Müzik Festivali onur ödülün müzik yayıncısı ve yazar Ahmet Say’a verdi. Pandemi nedeniyle onur ödülünü IKSV yetkilileri tarafından evinde takdim edildi. Ahmet Say’ın ödülle ilgili konuşması 18 Eylül 2020’de IKSV’nin açılış konserinde yayımlandı.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı

Alıntı & kaynak & Fotoğraflar