22 Aralık 1914’de, bundan tam 104 yıl önce donarak hayatlarını kaybeden Sarıkamış şehitlerimizin sayısı olarak kimi kaynaklarda 90 bin kişi olduğu söyleniyor.
Erzurum Askeri Çakmak Hastanesi’ndeki bir abidenin üzerinde şehit olanların isimleri yer alıyor. Binbaşılık ile üsteğmenlik arasında değişen rütbelere sahip 165 ismin hepsi Türk ordusuna )mensup sağlık personeli. Bu isimlerin hepsini Prof. Dr. İlter Uzel’in, Erzurum Çakmak Hastanesi Baştabibiyken Genelkurmay’da yaptığı arşiv çalışmaları sonucunda tespit etmiş. Söz konusu 165 sağlık mensubunun 21’i Rum, 15’i Ermeni, biri Yahudi, geri kalanı ise Türk. Bu isimler; İzmir’den Yüzbaşı Karebet Behyan, Haydarbaşa’dan Yüzbaşı Yorgaki, Bosna’dan Binbaşı Hüsnü Atıf, Niğde’den Yüzbaşı Yovanisin Yani, Manisa’dan Yüzbaşı Rami Halil, Isparta’dan Üsteğmen Leonidi, Medine’den Binbaşı Abdurrahman Şeref, Şarköy’den Yüzbaşı Luvan Todoroki… bunlardan bazıları…




Her yıl aynı tarihlerde Allahuekber Dağlarında sembolik bir yürüyüş yapılıyor. Yazlık kıyafetlerle, düşüncesiz, hesapsız, kitapsız bir savaşa körü körüne insanlarımızı adeta ölümüne kışın içine sürmek nasıl bir hesaptır anlayabilmek mümkün değil. Sarıkamış bizlere bir gerçeği çok güzel kanıtlıyor ki kişisel hırslar ve bir türlü kendini bulamamış egoların bedelini hep halk ödedi, ödüyor. Sarıkamış sözün bittiği ve bu gibi hesapsız işlere noktanın konulması gerektiği büyük bir derstir. Savaşın iç yüzünü okuduğunuzda ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacak, Köprülülü Şeref İlden’in “Sarıkamış” (s.239) adlı eserinde “Gelecek kuşaklara ibret olsun ki, biz tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasından kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük” diye durumun vahametini ifade ettiği gibi tarihin sayfalarına çok acı bir not düştük…
Hafız Hakkı Paşa’nın (1879-1915) anılarında, “Ah Enver ah! Bu kış seferini ta’cil etmek (acele ettirmek), sonra da bu parlak taarruzda 9. Kolordu’yu dörtnala kaldırmakla, 100 bin masumun kanına girdin! Allah seni affetsin!” demiştir. Hafız Hakkı Paşa, Harp Okulu’nda Enver Paşa, Mahmut Kamil Paşa ve Fahrettin Paşa’nın sınıf arkadaşıydı. Harp Okulu’nu ilk sınıfını ikincilikle (Fahreddin birinci, Enver dördüncü, Mahmud Kamil sekizinci) ve daha sonra 5 Aralık 1902 tarihinde Harp Okulu son sınıfını birincilikle (Enver ikinci, Mahmud Kamil dördüncü, Fahreddin sekizinci) bitirdi. 1908’de Meşrutiyet’in tekrar ilan edilmesi için Enver ile birlikte dağa çıktı. Hürriyet Kahramanı oldu.(1) V. Murat’ın torunlarından Behiye Sultan ile evlendi. 1912 yılında Balkan savaşlarında savaştı. Bir komutanın ordularının başında nasıl olması gerektiği konusunda “Şanlı asker” ve “Bozgun” adında iki eser kaleme aldı. Sarıkamış muharebesinde 10. Kolorduyu komuta etti. Savaş sırasında Enver Paşa’nın birlikleri hedeflere kısa sürede ulaşmasına karşın, kendisinin komutasındaki birlikler belirlenen hedeflere ulaşamadı ve başarısız oldu. Bu durum Osmanlı açısından yenilgiyle sonuçlanan bir savaş olarak büyük bir yıkımdı. Rus Ordusu Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratınca geri çekilme sırasında Osmanlı Ordusu, çoğunlukla acı soğuk nedeniyle yok oldu. Bu başarısızlıktan sonra Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığını Hafız Hakkı Paşa’ya bırakarak İstanbul’a döndü. Hafız Hakkı Paşa’da sadece bir kaç hafta sonra 1915 yılında Erzurum’da tifüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Osmanlı Ordusu’nu 1. Dünya Savaşına sokan ve baş sorumlusu olan Enver Paşa, ve beraberindeki Cemal ev Talat Paşa’lar İmparatorluğun yenilgisini belgeleyen Mondros Mütarekesinden (30 Ekim 1918) kısa bir süre sonra ortadan kaybolan İttihat ve Terakki partisi liderlerinin İstanbul’dan ne zaman ve nasıl kaçtıklarını şimdiye kadar farklı biçimlerde açıklanıyordu.
“Almanya’da yaşayan araştırmacı-yazar Dr. Mete Soytürk ünlü paşalarla, toplam dokuz üst düzey İttihatçı’nın kaçışlarını bizzat organize eden Alman Deniz Kurmay Yüzbaşı Hermann Baltzer’in bu konuyu ele alan yazısını bularak, Türkçe’ye çevirdi.
1933’de kaleme alındı; Yüzbaşı Baltzer’in paşaları 1 Kasım 1918 gecesi İstanbul’un çeşitli köşelerinden toplayıp, Tarabya’da dermirli Alman torpido gemisine nasıl götürdüğünü ve oradan Sivastopol’a nasıl yolcu ettiğini anlatan yazısı Kasım 1933’de “Orientrundschau” adlı dergide “Dünya Savaşı’nın üç büyük Türkü, Talat, Enver ve Cemal Paşa’nın Romantik Sonları. 1 Kasım 1918’den bir anı” başlığı altında yayınlanmış. İşgal altındaki İstanbul’dan üç paşa ve arkadaşlarını kaçıran Balztzer, bu olaydan sonra İstanbul’da 8 ay daha kalmış ve bu sürede sürekli İngiliz ve Fransız işgal güçlerinden subayların sık sık “Paşaların ne zaman ve nasıl yurtdışına çıktıkları” yolunda sorularıyla karşılaşmıştır. Savaşın yenilgiyle sonuçlanmasının ardından iktidardan düşürülen İttihatçı liderlerle ilgili olarak İstanbul’da “Galata Köprüsü üzerindeki sokak feneri direklerine asılacakları” yolundaki söylentilerin ortalığı kapladığı sırada, İstanbul’daki Alman Akdeniz Filosu Karargahı’nda paşaların kaçırılmasına karar verildiğini belirterek yazısına başlayan Yüzbaşı Baltzer, yakın tarihimizin bu ilginç dönüm noktasına tanıklığını aşama aşama anlatıyor.” (2)
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
Alıntı & Kaynak & Fotoğraflar
(1) Erik Jan Zürcher, The Unionist factor: the Role of the Committee of Union and Progress in the Turkish National Movement, 1905-1926, BRILL, 1984, p. 47.
(2) http://bianet.org/bianet/siyaset/60508-enver-talat-ve-cemal-pasalar-nasil-kacti