Şimdi de Yoga Mı?

satNe insanlar tanırız…
Bir baltaya sap olamaz, gider başkalarını hayatına müdahale eder. Kendiyle ilgili arayışları bitmemiş, en çekilmez haliyle bir yol tutturamamanın perişanlığı serdeyken, gider, başkalarının hayatı üstüne vazife olmayan kategoride bulunur. Akıl verir, kendi algısının yarattığı şekle sokmaya çalışır. Sanki kütüphanede -adamına göre- okuması için kitap dağıtır!.. Böyleleri sonra kendini tedavi etmek için ruhuna dokunmaya kalkar, sonra yogayı keşfeder… Hah,,, konu da belirlenmiştir zaten, artık çağın hastalığı haline gelen “farkındalık” kavramı üzerine dem vuracağımız, coğrafyası geniş bir alandır zaten yoga da…
“Oh nihayet, kendisini anlamak, dinlemek için bir fırsat bulmuş, geç de olsa yeşil yoluna yönelmiştir!” demek üzeresinizdir, ama ne gezer? Henüz eğitimi bitmeden hatta üstüne hiç çekinmeden, üç günlük seyisliğiyle çoktan eğitmenliğine soyunmuştur! “Yahu dur, daha seni tedavi edemedik, hem oldukça hamdın, ne zaman yandın? Ortada fırın yok kalıp yok kek yok!..” demeye kalmadan, kolundan yakaladığını dikmiştir çoktan önüne ve o geçmişin üstünde bıraktığı huylarını da yeni öğrendikleriyle harmanlayarak, tereciye tere satmaya, bilgelik(!) taslamaya başlamıştır.
Evet, kabul; bedenin esnetilmesi konusunda başarı görecede elde edinilmiş, ama ne çare ki akılda olanlar, arkaya saklananlar, halının altına süpürülenler, tamir edilememiş arızalar, kapağını açınca ancak görebileceğin, dolapların içine istiflenmiş gibi yığılıp duran tamir edilmeyi bekleyen envaiçeşit aletler ya da bir ayakkabıcı dükkanına tamir olmayı bekleyen tepeleme yığılmış, hakettiği çöplüğü bulamamış ayakkabılar gibi…
Meseleye dikkat çekeyim derken buralara kadar gelince konu üzülmüyor değilim… Sen dik durmaya çalışırken elbet benim de sana bir katkım olmalı. Ne yapsam? Ellerim patlayıncaya kadar alkışlasam mı? Ama çok iyi biliyorum ki bu daha da beter edecek seni. Düne saklanmış kötü huylarını karanlıktan çıkarıp, bilenmiş bir bıçak gibi yine batıracaksın! Sonra o ruhunu okşayan kanaldan beslendikçe önce bir pala, sonra bir kılıç olarak çıkacaksın karşımıza… Yok yok, biliyorum ki bazılarınızı hiç alkışlamamak lazım. Bir başarı varsa, sıradan bir tebrik, -uzak bir mesafeden buluşmuşsa bakışlar- başı hafiften eğip dudaktan dökülen kibar bir gülümseme yetecektir. Çünkü, bir şeyi çok iyi öğretmiştir hayat, yaş geçer huy geçmez…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı

Yorum bırakın