“Aslen Yugoslav göçmeni olan Muhteşem Kot, 1925 yılında Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç edince, bir terzinin yanına çırak girmişti. Kendini geliştirmek için Fransa’ya giden Muhteşem Kot, Paris’te “La Deveze Derrox” terzilik okulunda eğitimini tamamlamış, Türkiye’ye döndüğünde Jandarma Dikimevi’nde ustabaşı olarak çalışmaya başlamıştı. Muhteşem Kot gelişime açık bir insandı. Yurt dışından getirttiği mecmuaları Türkçeye çeviriyor, giyim konusunda birtakım yenilikler yapmaya çalışıyordu. 1940’lı yıllarda Fransa’da bir tür kaba, pamuklu kumaş olan “denim” ya da “bluejean” denilen pantolonun kumaşına ve dikim tarzına hayran olmuştu. Aynı kumaşı araştırdı ve üretime başladıktan sonra Amerika’dan getirttiği makinelerle diktiği kot pantolonu, üç yaşındaki oğlu Aytaç’ta denedi. Muhteşem Kot, Etibank ve kömür işletmeleri gibi kurum işçilerinin giysi ihalelere girdi. 1958 yılında Singer Firması, Jean kumaşları dikebilecek makineleri İzmir Fuarı’nda sergileyince, Muhteşem Kot; Singer firmasıyla bir anlaşma yaptı. Singer pavyonunda kurulan üretim tesisinde Blue Jean üretimi yaparak satış ve tanıtım yaptı.[1] Fuarın açılmasından birkaç gün sonra Muhteşem Kot vefat etti. Üretim faaliyetlerinin başına geçen oğlu Aytaç Kot, 1960’lı yıllarda günde 200 adet üretimi yakalayınca, ürünü “Kot” adıyla tescilleyerek markalaştı. Türk halkı bu kumaştan yapılmış pantolonu bundan böyle “kot pantolon” olarak tanıyacaktı. Türkiye’de büyük şehirlerde bulunan Amerikan askerlerinin sadece kendilerinin alışveriş yaptığı “PX” denilen yerlerden aldıkları kotları, el altından gençlere çok fahiş fiyatlara satmasının yanı sıra, yabancı ülkelerden Türkiye’ye getirilen tır dolusu Jeanlar, yerli üretimden çok rağbet gördüğü gibi, ikinci el Jeanlar dahi yok satıyordu.[2]
Günümüzde yaşlısından gencine her kesimin giydiği bu kaba kumaştan yapılmış pantolonun tarihi geçmişine pek önem vermiyor olsak da, bu konuda yapılan araştırmalarda bazı kaynakların farklı bir adresi gösterdiğine, fakat temelde tek bir yerden çıktığına tanık oluyoruz. Şöyle ki; “İtalyanlara göre Jean, İtalya’nın Cenova (Genoa) şehrinin söylenmesinden ortaya çıkmış, bir kelimeydi. Kot pantolonun mavisi “Cenova Mavisi” adlı boyadan kaynaklanıyordu. “Blue Jean” sözcüğü de “Bludi Genova” sözünün bozulmuş şekliydi. Pamuk, keten ve yün karışımından olan bu kumaş 16. yy da üretilmiş, İngiltere’de çok sonraları popüler olmuştu. Çift katlı dokumadan oluşan denim kumaş ise Fransızca “Serge de Nimes”den ortaya çıkmıştı. Serge, kota verilen isim, “De Nimes” ise “Nimes şehrinden” anlamına geliyordu”.[3]

Osmanlı tarihinin babası olarak bilinen Prof Dr. Halil İnalcık’ın tezine göre bu kumaş ilk kez 16. yüzyılda, Batı Anadolu’da Denizli ve Akhisar yöresinde üretildi. Çünkü 15. ve 17. yüzyılları arasında çok fazla pamuk yetiştiriliyordu. Türk pamuğu ince elyaf olmadığından yapılan kumaşlar kaba olmasına rağmen dayanıklılığı nedeniyle fakir köylüler tarafından kullanılmaya başlamıştı. Bu kaba kumaşların boyama işi ise Hindistan’dan gelen mavi boya (çivit) ile yapılıyordu. İzmir’e getirilen mavi kumaşlar ilk defa 16. yüzyılda Fransa’nın Marsilya kentine ihraç edildi. Buradan da İspanyollar tarafından Amerika’daki kolonilerine götürülüp çiftliklerde çalıştırılan Afrikalı zenci köleler ve Kızılderililere giydirildi.[4] Prof. Dr. Halil İnalcık’ın bu tezinden yola çıktığımızda Fransa’daki Nimes şehrinin Marsilya’yla arasındaki mesafenin çok kısa olduğunu ve bu yola Nimes’e ulaştığını görmek mümkündür…
18. ve 19. yüzyıllar, buhar gücüyle çalışan makinelerin, makineleşmiş endüstriyi doğurması ve sermaye birikiminin artmasıyla Sanayi ya da Endüstri alanında yapılan yeniliklerin çağa damgasını vurmasıyla yeni buluşların üretime etkisini temsil ediyordu. İlk defa Birleşik Krallıklarda ortaya çıkan sanayi devrimi, Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’ya sıçramış, ardından tüm dünyaya yayılmıştı. O yıllara kadar dünyaya hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu zamana ayak uyduramadığı için güçsüzleşmiş, her anlamda düşüş yaşıyordu. Sanayi devrimini yapan ve onları izleyen devletler, güçlü teknolojilerle donanmış, tarih sayfasına yükselişlerini devrimleriyle yazmayı başarmışlardı. Güçlerini sınamak için I. Dünya Savaşını başlatan bu devletler, yapılan savaşlar sayesinde pek çok endüstriyel silahlarını kullanma fırsatı yakalamışlar, geri kalmış ülkeler üstünde teknolojilerini adeta test etmişlerdi. O savaşlar çok gerilerde kalsa da güçlü bir devlet olmak için her alanda sürdürülen savaşlar bitmedi. Kendini geliştiren, üreten ve küresel pazarlar bulanlar kazandıkça güçlendiler, güçlendikçe güçsüz ülkeler üstünde daha çok söz sahibi oldular…

1800’lü yılarda Amerika’nın Californiya Eyaletinde altın madenlerinin bulunması, para kazanmak isteyen herkesi altın avına çıkarmış, madenlerde çalışanların sayısı her geçen gün artmıştı. Adını Levi Straus olarak değiştiren Alman asıllı Loeb Strauss da abisiyle birlikte ticaret yapmak için Amerika’ya göç etmişti. Bir gün bir maden işçisinin kendisine madende çalışan işçilerin pantolonlarının çabuk yırtıldığını söylemesi üzerine, Levi Straus’un aklına bir fikir geldi. O yıllarda at arabalarına çadır ve branda bezi üretimi yapan Oscar Levi Strauss, altın işçilerine bu kaba kumaştan pantolon üretmeye başladı. Üretimine de Levi’s adını verdi. Kısa zamanda pantolonlar sağlamlığı ve kiri göstermemesi açısından işçi kıyafeti olarak tanınınca; madenciler, petrol işçileri ve kovboylar tarafından giyilmeye başlandı. 1853’de sadece kot pantolon üretimi yapan bir fabrika kurdu ve pantolonlarını Fransa’da üretilen “denim” kumaşından yapmaya başladı.



1950’li yıllarda pantolonlar Amerikan popüler kültürünün ve gençliğinin bir simgesi olduğundan, düzene karşı gelen isyancı gençler tarafından giyilmeye başlandığı için yasaklandı. Jemes Dean, Elvis Presley, Marlon Brando gibi Hollywood yıldızlarının bu pantolonu giymesi Denim’e olan ilgiyi artırdı. 1900’lü yıllarda ise dünyada günlük giysi haline geldi…[5]“

Günümüz yüzyılında ise artık yırtık kotların moda olduğu, dünyayı kendi eksenine sokmayı becerip yönetebilenlerin her alanda ortaya koyduğu rotaya uygun, büyük bir dünya geleneğine imza attıkça, oltaya gelen insanoğlunun yakaladığı bu matriskten dahi haberinin olmaması çok normaldi.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
_________________________
[…] markası, zaman içinde ilgili ürünün kendi adıyla özdeşleşerek jenerik hale gelmiştir. (https://biyografiyazari.wordpress.com/2016/10/31/muhtesem-kot-ve-kot-pantalonun-dunya-tarihi-denim-b…; https://www.milliyet.com.tr/muhtesem-kot-un-muhtesem-hikayesi-molatik-14040/; […]
BeğenBeğen
Merhaba, Bu yazı tamamen bilgilendirme amacıyla yazılmış bir araştırma konusudur. Burada hiçbir şekilde bir reklam veya maddi manevi kaygı gütmekten öte, insanlık tarihini aydınlatmak için bilgilendirmek amacıyla bir yayın yapılmıştır. Söz konusu kişiler veya markalar hedef değildir, aksine insanların bilgi alma özgürlüğü ile tarihe ışık tutma çabamızın ürünü bir yazı olarak değerlendirilmelidir.
BeğenBeğen