
Arnavut kökenli bir ailenin çocuğu olan Mehmet 1878’de Girit’in Hanya şehrinde doğdu. Mehmet, henüz on yaşlarındayken ailesi Kuşadası’na göç etmişti. Babası İbrahim Ağa, Kuşadası’nda toptan ve perakende bakkallık yaparak geçimini sağlamaya çalıştı. Arnavut kökenli olmaları nedeniyle Mehmet’in ailesi Çam lakabı ile anıldığından, baba “Çam İbrahim Ağa”, oğlu da “Çam Mehmet” olarak tanınırdı. Cumhuriyet kurulduktan sonra soyadı kanunu ile aile “Özçam” soyadını alacaktı.
Aile Kuşadası’na taşınır taşınmasına ama Girit’de Rumların Türk ailelerine uyguladığı akıl almaz vahşetleri asla unutmadı. Haliyle küçük Mehmet de çocuk yaşta bu vahşete şahit olduğundan hafızasında bu kötü anıları hep taşıdı. O yüzden, Kuşadası’na göç
ettiklerinde buradaki Rumlara karşı ailece yakınlık

gösterememişlerdi. O yıllarda Kuşadası ve köyleri Çanlı ve Rum Çanlısı, Söke ve köyleri, Akköy ve Yoran, Ayasuluk (bugünkü Selçuk), Çirkince (bugünkü Şirince) Rumların nüfus sahaları olmakla birlikte, ziraat ve ticarette de hakim oldukları yerlerdi. Söke ve Sisam Metropolitliği bu bölgenin içindedir ve merkezi Sökeydi. Söke’nin en verimli arazileri Rum Beylerine aitti ve Ayasuluk, Kuşadası ve Söke’nin mahsulü, Sisam (Samos) adası ile devamlı irtibatta olan Rum işçileri ürünlerini deniz yoluyla Sisam’a oradan da Yunanistan’a ve Avrupa’ya aktarımını yapılmaktaydı. Rum çiftçilerinin işçi ihtiyacı Sisam adasından sağlanmaktayken, orman ve dağları bozup tarla yapmak için ağır işlerde çalıştırılmak için ise Konya Bozkır’dan işçiler getirilmekteydi.
Çikince, Akköy ve Yoran (bugünkü Yenihisar) gibi köylerine ırak olan Rum Köylerinde yerili Rum eşkıyaları ile Sisam’dan gelen eşkıyalar cirit atmaktaydı. Türk kolluk kuvvetleri her ne kadar bu eşkıyalara göz açtırmamaya çalışsa da Türk kolluk kuvvetlerinden kaçan Türk eşkıyasının yatağı da Rum damları ve köyleriydi.
Çam Mehmet Kuşadası’na on yaşında gelmişti ama o yaşlardan ilk gençlik yıllarına kadar etrafında olup bitenleri çok iyi gözlemlemiş, değerlendirmiş, dostu düşmanı çok iyi bellemişti. Çam Mehmet Kuşadası ve civarında hakim sınıf olarak Rumların ağırlıklarının farkındaydı. Kendisi de baba mesleğini sürdürdüğünden, bu gözlemlerini ticaretin içindeyken daha net yapabilmişti. Yirmi yaşına geldiğinde babasıyla türün ticareti işlerine gitmiş, geçim sıkıntısı olmayan bir birey olarak yaşamını sürdürüyordu. 1900’lü yıllarda Rumlar ne devletten ne de milletten korkmadıkları gibi Rum kabadayılarının yöredeki Türk kadınlarına yönelik yaptıkları tacizler ve sarkıntılık gün geçtikçe artarak gündeme düşmekteydi. Çanlı Rumlarından Rum bir kabadayının Çanlı’da kadınlar arasında kutlanan bir düğüne gidip buradaki kadınlara sarkıntılık yaptığı söylentisinin çıkması üzerine, Çam Mehmet soluğu Çanlı’da almış, kendisinin de tarlasının bulunduğu mevkideki bir kahvede bu olayı haber veren kişiyle buluşarak bir plan yapmaya koyulmuştu. Türk kadınlarına sarkıntılık eden Rum eşkıyanın da Çanlı’da tütün tarlası olduğundan, o da buradaki kahvehaneye uğramaktaydı. Çam Mehmet arkadaşıyla planladıkları gibi Çanlı’nın kahvehanesini bırakmıyor, Rum eşkıyasının yolunu gözlüyordu. Bir gün kahvehanede dama oynarken kendisine Rum kabadayının kahveye geldiği ispiyonlandı. O sırada kahvehanede kahveci, Çam Mehmet, dama oynadığı kişi ve orada olduğu için oyunu izleyen bir Yahudi çerçi vardı. Çam Mehmet damada rakibini karşı hamle için uzunca bir süre düşünmesini sağlayacağı kritik bir aşamaya gelmiş, herkes oyuna kilitlenmişti ki Çam Mehmet Rum eşkıyanın geldiğini haberini aldığından, kahveden dışarı çıkmış, kahvadekiler ise bunu fark etmemişti.
Çam Mustafa 1.55 boyunda ve oldukça zayıf olmasına rağmen, bıçak kullanmakta usta olan Giritli özelliği taşımaktaydı. Oldukça atik ve kuvvetli bir genç olmasının yanı sıra ataklığı refleks kabiliyetini de ortaya koymaktaydı. Gözü pek olduğu kadar sonunun düşünmediği tehlikelere kendini kolay atabilen bir karaktere de sahipti. Dışarı çıktığında kahvehaneye atıyla yaklaşmakta olan, kendisinin aksine oldukça iri yarı, boylu poslu Rum kabadayısını gördü. Rakibini gören Çam Mehmet hemen hemen yolun üzerindeki dereye girerek beline sıkıştırdığı bıçağı çekip beklemeye başladı. Dereden geçmek için Rum atından indi, atı Çam Mehmet’in kendilerine yaklaştığını hissedince dereye girmemek için direnmeye başlamıştı ama o sırada tehlikeyi sezemeyen Rum dereyi adımlamaya başlamıştı bile. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Çam Mehmet hemen sindiği yerden fırlayarak Rum’un yakasına yapışarak bir kaç bıçak hamlesi yapmış, Rum ise şaşkınlığını üstünden atamadığı için karşılık dahi veremeden hemen oracıkta ölmüştü.
Üstünü başını düzelten Çam Mehmet yeniden kahvehaneye döndüğünde, dama oynadığı kişiyi ve izleyen çerçiyi damanın başında oturanlar hale damaya kilitlenmiş, hamleler üzerinde düşünüyorken buldu. Hiç kimse bu zaman zarfında kendinin yokluğunu nasıl olmuşsa fark edememişlerdi! Kısa bir zaman sonra dışarıda bazı bağrışmalar duyulunca kahvehanedekiler dışarıya çıktıklarında kanlar içinde cesedi oraya getirmiş insanlarla karşılaştılar. Daha sonra soruşturma yapmak üzere jandarma da oraya geldi fakat soruşturmada hiç bir sonuç alınamamış, olay hakkında hiç kimse en ufak bir bilgi vermemişti. Jandarma yeniden yaptığı araştırma sonucunda olay yerinde hayıt ağacından yapılmış bir kırbaç buldu. Araştırması sonucunda kırbacın Çam Mehmet’e ait olduğu anlaşılınca Çam Mehmet tevkif edilerek hapishaneye konuldu. Bir kaç duruş sonunda ise iki yıl hapis yedi.
Bir kaç gün hapiste kaldıktan sonra arkadaşının desteğiyle demir parmaklıkları söken Mehmet firar etti. O sırada hapiste yatan diğer mahkumlar da kaçmış, güvenli buldukları bir yerlere sığınmışlardı. Çam Mehmet ise Mahmut Esat’ın ( daha sonra Bozkurt soyadını alacak) babası Hasan Bey’in Arvalya’daki çiftliğine sığındı. Bir süre burada saklanan Çam Mehmet’i buradan çıkarma planları yapıldı ve Hasan Bey Çam Mehmet’e kara çarşaf giydirerek kendisini gemiyle Girit’e gönderdi. Kısa bir süre sonra af çıkmış ve bunu haber alan Çam Mehmet ise hiç vakit kaybetmeden yeniden Kuşadası’na dönmüştü. Fakat dönüşünde yaptığı ilk iş arkadaşları ile bir çete kurmak olan Çam Mehmet, bölgedeki Rum kabadayı ve Sisam’dan gelen eşkıyalara karşı mücadele etmenin dışında başka bir düşünce taşımamaktaydı. Düşündüğü gibi de yaptı. Söke’de Giritli Cafer’le iletişime geçti. Milli Mücadele sırasında ise Yörük Ali Efe ile irtibat sağladı. Birinci Dünya Savaşı’na kadar mahalli ve civar Rum eşkıyasıyla mücadelesini sürdürdü. İtalyanlar; 6 – 7 Kasım 1918’de Antalya, Bodrum, Fethiye, Marmaris, Kuşadası ve Konya’yı işgal etmişlerdir. Kuşadası’nı işgal ettikleri tarihe kadar Çam Mehmet buradaki Türklere zulmeden Rumlara gerektiği cezaları vermişti ama Rumların bölgedeki hakimliği hissedilir şekilde devam ediyordu. Kaldı ki İtalyan işgalinin yanı sıra 5 Mayıs 1919’da Kuşadası’nı Yunanların da işgal etmesi üzerine Rumlar işgalcileri çiçeklerle karşılamış, yollarına halılar sermişti. Bu coşku ve sevinç Türklerin çok canını sıkmıştı sıkmasına ama Padişah Vahdettin’in yolladığı fermanda kendilerine iyi davranılacağı hatta işlerinin kolaylaştırılacağı vb türden emirlerin yer alması, halkın elini kolunu iyiden iyiye bağlamıştı.
Kuşadası’nı işgal eden İtalyanların hemen ardından 15 Mayıs 1919’da Yunanların önce İzmir’i ardından da Ayasuluk’u da işgal etmeleri üzerine, Ayasuluk’u da işgal eden İtalyanların, buradaki birliklerini geriye çekmelerine neden olmuştu. Şöyle ki (1918-1919) ‘da Kadı kalesi önünde bir mühimmat mavnası nedeniyle İtalyanlarla şiddetli bir çatışmaya girip, olayda ağır yaralanmıştı. Bu olay o İzmir neşreddilen Köylü Gazetesinin birinci sayfasında tam sayfa olarak konu almakta ve resminin altında “Aslan Yürekli Çam Mehmet” diye söz eidlmekteydi. (1) Bu çekilme esnasında İtalyanlardan silah ve istihbarat yardımıyla Yunan kuvvetlerini taciz etmeye başlayan Çam Mehmet daha sonra Kuşadası’nda Mahmut Esat ve diğer ileri gelenlerle Kuvayi Milliye teşkilatını kurarlar. Böylece Çam Mehmet istiklal harbinde yerini almış olur ve garp cephesi kuruluncaya kadar milli kuvvetlere kendi bölgesinde destek verir.
Giritli Cafer Germencik İstasyonu’nda şehit düşünce Çam Mehmet hemşerisi Kaurzade Zekai Bey aracılığı ile Yörük Ali Efe ile temasını sürdürür. İtalyanların Kuşadası’ndan çekileceklerini ve burayı Yunanlara bırakacaklarını öğrenmesi üzerine Çam Mehmet ailesini gemiyle Küllük’e (Güllük), buradan da Milas’a gönderir. Yunanlıların işgal ettikleri bu topraklarından daha sonra büyük bir hezimetle ayrılışlarına kadar Ayasuluk, Kuşadası, Çanlı, Rum Çanlısı, Kalamaki yörelerinde yerli Rumların Yunanlılarla olan işbirliğini bozmak için elinden ne geliyorsa yapar. Kuşadası’nın Yunan işgalinden kurtuluşu olan 7 Eylül 1922’de çetesi ile Kuşadası’na ilk giren Çam Mehmet ve çetesi olmuştur. Kuşadalıların ünlü Birinci Hoca’sı, onun Kuşadası’na birliğiyle girişini öğrencileri ile birlikte ayaklarına çiçekler serperek karşılamışlardır. Zaferin ardından Çam Mehmet İstiklal Madalyası ile onurlandırılır. Fahri yüzbaşılık unvanı ile ödüllendirilir ve kendisine Kuşadası’nın Karaova mevkinde iki yüz dönüm tarla verilir.

Çam Mehmet Efe mütevazi ve çekingen bir kişiliğe sahip olduğundan, Milli Mücadele yıllarında bu toprakları ve Türk halkının namusunu, onurunu, haysiyetini korumak için verdiği özverili mücadelesini anlatarak yaptıklarıyla övünmeyi yeğlemediği kadar, kendisinin bu yaptıkları da kimliği de bir o kadar çabuk unutulmuştur. Kendisi, Kuşadası’ndaki kaymakamlık binasına asılan Yunan bayrağını indirip yerine Türk bayrağını çeken kişilerdendir. Dileğimiz, Çam Mehmet Efe’nin ve silah arkadaşlarının da milli bayramlarda en azından kim olduğu ve yaptıkları gelecek nesillere anlatılmasıdır.
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
Alıntı ve Kaynak:
-
ERKAL, Ali Ekrem, Girit, (Geleneksel Kültürüyle Türk), Toplum, (3. Kitap), Medya İletişim Danışmanlığı, İzmir, Temmuz 2008, s 349
-
ERKAL, Ali Ekrem, Girit, (Geleneksel Kültürüyle Türk), Toplum, (3. Kitap), Medya İletişim Danışmanlığı, İzmir, Temmuz 2008, s. 192, 193, 194, 195. 342
Biyografi konusunda ÖZÇAM sülalesi adına teşekkür ederim.Ancak bu kadar güzel ve gerçekçi yazılırdı.Evet ,bütün milli mücadele arkadaşlarının isimleri bir yerlere verilmiş,heykelleri dikilmiş,ne yazık ki Çam Mehmet Efe’yi bir çok kişi tanımamaktadır.Merak edilen bir konu daha var.200 dönüm arazinin akibeti bilinmemektedir.Bu konuda bilginiz olabilir mi acaba.Teşekkür ederim.İBRAHİM ÖZÇAM(Çam Mehmet Efe’nin torunu)
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim İbrahim Bey, Eğer elinizde başka belge bilgi ve fotoğraf varsa lütfen benimle paylaşınız. Eksik bilgilerimiz varsa tamamlayalım, yanlışımız varsa düzeltelim. Ben de yazılı bir kayıttan aldığım için 200 dönüm arazinin akıbeti konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim. Ama o yıllarda böyle kahramanların ödüllendirdiğini başka şehirlerdeki kayıtlarda da hep okuyup öğreniyoruz. Bu konuda derin araştırmalar yapmak gerekiyor. Her türlü eski kayıtları bir gözden geçirin derim.
Saygılarımla
BeğenBeğen
Teşekkür ederim ilginize. Herhangi resim ve kayıta ulaştığım zaman sizinle paylaşmak isterim.
BeğenBeğen
Silvan Güneş’e teşekkürler, kalemine yüreğine sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim. Selamlar
BeğenBeğen
Biyoğrafi yazmak zor iştir. Dikkatlice okudum. İstiklal harbi Çam Mehmet gibi isimsiz kahramanlarla doludur. Aynı Torbalı’dan Hortunalı (Yazıbaşı) Hamit Efe gibi. Muhakkak bir yerden bu kahramanlarla ilgili kayıtlar çıkacaktır. Bizler bu kahramanlar minnet ve şükran duyuyoruz. Kuşadası araştırılmaya açık bir alandır. Mahmut Ökçesiz gibi Sedat Onar gibi Ali Öngül bey gibi araştırmacılara ihtiyacı vardır. Hele Kuşadası yerel tarih dergisi tam bir emek ürünüdür. Bu yazını orada yayınlanmasında fayda görüyorum. Saygılar. Necat ÇETİN Araştırmacı Torbalı İzmir
BeğenLiked by 1 kişi
Anne tarafından büyük dedemiz Çam Mehmet Efe’yi sizin kaleminizden okuduğum için teşekkür ederim.
Dedemiz Çam Efe başta olmak üzere Kuşadası’nın tüm benzer değerlerini bir platformda toplayabilmek kendi adıma en büyük beklentimdir.Bu sayede tüm gençler Ada’mızın ne şekilde düşmanlardan kurtulduğunu öğrenmiş olurlar. Ayrıca 7 Eylül günüze özelde bu konuda farklı bir gündem oluşturulabilir.
Bende 7 Eylül İlkokul ve KayaAldoğan Lisesi mezunu bir Ada’lı olarak her zaman bu vb. konularda sizlere yardımcı olmak isterim.
Emeklerinize sağlık.
Sevgi ve saygılarımla …
Tanju Mumcu
BeğenLiked by 1 kişi
Tanju Bey Merhaba, Çam Mehmet Efe gibi kahramanları bilerek okumak isterdim Kuşadası’nın okullarında. Akrabasıymışsınız ne güzel. Hakkında elinizde bilgiler varsa bunları yazıp bana yollayın. Yazıyı zenginleştirelim. Daha başka fotoğrafları varsa yollayın, onları da ekleyelim. silvansun@hotmail.com adresinden paylaşabilirsiniz. Saygılarımla
BeğenBeğen
Merhaba, Babalarımın babası büyük dedemizin adını buralarda görmek okumak, tanımak ne güzel. Kaleminize sağlık. Keşke onlar hakkında daha çok bilgi sahibi olabilsek..
BeğenBeğen