Yaşadığımız yüzyıl ne korkunç?
Evlilik kutsalmış ama evlenmek hiç de akıl kârı bir seçim değilmiş!..
Evlilik, zaten, bir sürü sorumluluklar, ödünler “zincirleme mecburiyetler paketi” halindeyken; tüm bunların üstesinden gelmek her babayiğidin harcı değil…
Evliliğin en kabus hali ise, evlendikten sonra ayrılma noktasına geldiğin durum. Adam adeta başına bela!.. Artık, ayrılığın ne türlüsünü yaşarsın, şansına ne çıkarsa…
Günümüz yüzyılında evlenecek kızlara söylüyorum!. Aman ha ayrılacağın zamanda sana zorluk çıkartmayacak eğitim, nitelik ve şahsiyette biriyle evlen ki Allah muhafaza, iş o raddeye geldiğinde toplum olarak bir de senin korkularını, can güvenliğini, hayati endişelerini düşünmeyelim… Müstakbel eşin olacak kişiyi öyle seçmelisin ki silahmış, bıçakmış, -ya da bunlar kadar keskin olan diliyle tehditmiş, şantajmış, komploymuş- savurabilecek potansiyele sahip olmadığına ikna olana kadar tanı, tart, eleştir ve tartışmalarınızdaki tepkisini tıpkı bir terzi gibi; ölç, biç, tegel at, prova al…
Unutma ki her şey gibi heyecanlarınız da bir gün bitecek, ve sen ve o, tüm değişen, başkalaşan, şekil değiştiren -olumlu, olumsuz- duygularınızı bu zaman zarfında seçecek, tanıyacak, tesadüf edecek, şekillendirecek, yön verecek, bazen de arayıp bulamayacak ve ona göre bir tavır da geliştireceksiniz… Kanımca, evlilik dediğimiz kurum işte asıl bu evreden sonra başlayan manzumeler, sahneler, replikler, roller, kulisler, provalar, pandomimler…. serisidir.
O yüzden, kendine bir eş değil, iyi bir partner seç. Tıpkı onun da seni seçtiği gibi…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı