Hani diyorlar ya “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” hayır efendim yetmez! “Bana öğretmenlerini söyle sana kim olduğunu anlatayım”… Anlatayım, hangi dere yatağına atıldı senin tohumların? Fırtınalı yamaçlara mı yoksa düz ovalara mı savurdular seni… Hangi çekirdeğin beynisin ve sahip olduğun depoyla bizi kaç kilometre ileri götürebilir enerjin! Önüne sürüklendiğin, sürükletildiğin, durduğun, zorladığın kapılar nasıldı? Ahşap mı çelik mi yoksa görünmez duvarlar mıydı süzülüp geçtiğin?…
Ha gayret becerdin, ve ulaştın istediğin yere!. Öyleyse bir ricam olacak senden! Ne olursun yorma bizi! İşini hakkıyla yap! Adaletli ol iyi ol sevecen ol ve en önemlisi işini öyle sev ki -kendini sever gibi- biz de öyle sevelim öyle ayakta alkışlayalım seni… Hiç tanımadığımız halde bir sanatçıya olan hayranlığımız gibi adın geçtikçe çığlık atalım coşkudan…
Tabii ki senin de hataların olacak… Her işin bir ekip ve farklı iş kollarıyla takım işi olduğunu halkalardan birinin kopmasının zinciri ikiye ayrılacağını ve ona dizilen tüm boncukların da bir bir düşeceğini biliyoruz ama sen yine de merak etme… Biz bunların telafisi sürecinde de seni hoş görür, desteğimizi gerektiği gibi yaparız. Sen yeter ki aldatma bizi, umutlarımızı söndürme… Hizmet et bu halka; gerektiği, layık olduğu, hak ettiği gibi. Yoksa bizim ne alıp veremediğimiz olur ki seninle. Neden durduk yere kızalım, nefret edelim… Unutma ki başarıda kıstas şudur. Yolda yürüyen, beğenmediğin o vatandaş dahi seni eleştirebiliyorsa, bunu zekana büyük bir enkaz say..! Baksana, o beğenmediğin yoldaki vatandaşa dahi beğendirememişsin kendini… Sana son sözüm; öyle iyi olacaksın ki “sıradan” diye sıfatladığın halkın ağzında çiğnenip patlatılan “sıradan bir sakız” olmayacaksın. Yoksa emin ol çiğnerler seni, eğitimini, gelmişini, geçmişini…
Silvan Güneş