
İnsanların tanışma gelenekleri her dönemde şekil değiştirmiştir. Özellikle de bizim gibi kapalı toplumların iletişim kanalları, zaman geçtikçe -bu kapalılığın aksine- oldukça enteresan boyutlar kazanmıştır.
Kırsal kesimde, insanların bilek gücüne dayalı üretim yaptığı dönemlerin insanları her ne kadar çalışmaktan başlarını kaşıyacak zamanı bulamasalar da özellikle çeşme başları, hamamlar, yakın birinin söz, nişan ve düğünü gibi kutlamalar, insanların hep yeni biriyle tanışma bahanesi olmuştur. Yanı sıra tanışan gençlerin daha sonra -o zor şartlar altında- kendilerine seçtikleri haberleşme yöntemleri oldukça enteresandır. Sevda, aşk, özlem gibi bazı duyguların simgeleştirildiği bir takım desen ve motiflerin, mendil gibi kolay taşınabildiği kadar çabuk ulaştırılabilen bir kumaş parçasının üstüne nakşedilerek, sevdalı olduğu kişiye yollanmasının verdiği heyecanın yerini, bilmiyorum bugünün duygusuyla ne tutar Bununla birlikte, yaşanan olaylara özgün yaratılan maniler, bu sevdayı beslerken, buluşma hayallerinin ve verilen randevuların yine neye tekabül ettiğini konuşup irdelemeye çalışmak, bugün için oldukça yersiz olur…
Zaman geçtikçe insanların bu zor şartlar altında kurmaya çalıştıkları iletişim yerini daha özgür, medeni ya da çağın araçları dahilinde farklı boyutlar kazanarak gelişmiş, kolaylaşmıştır… Örneğin, sayfiye yerlerde limanı olan küçük kasabalara yanaşan Türk gemilerinden inen bahriyeli askerlerin, yine bu limanlarda tanıştıkları kasabalı genç kızlarla mektuplaşması, o günün şartlarında nasıl bir sosyolojik durumsa, bugün de aynı şekilde plajlarda, diskoda, barda, cafe de, hatta internet gibi sanal ortamda, TV kanallarındaki aleni eş bulma programlarında vs. tanışan gençlerin arkadaş olup, sonra da anlaşabilirlerse- evlenmeleri aynı sosyolojik durumun bir parçasıdır.
Tabii ki bu tür tanışmaları onaylayıp tasvip edenler de olacaktır, etmeyenler de. Ve bu tür konuları kendi mantığı içinde değerlendirmeye alanların olaylar kadar, yaklaşımları da bu sosyolojik durumun irdelenmesi gereken başka bir konusudur…

Toplumları anlamak için, geçmişten gelen geleneklerin ve bu geleneklerin nasıl süreçlerde ne gibi etki ve tepkilerle yol aldığına bakmak gerekir. Ve dün, mendile işlenilen motif, yazma kenarına yapılan oya ya da kilim gibi dokumalara işlenilen desenlerle anlatılmaya çalışılan mesaj yüklü motifler artık yerini, geçmişin sancılarından çok daha farklı, daha açık ve netlikle kendini ortaya koyarak parmaklarımızın ucundadır. Siz bunu ister kınayın, ister ahlak dışı deyin ya da de-jenerasyon olarak değerlendirin. Gerçek şu ki herkes zamanının gerekleri ve gerçekleri neyse onu yaşar. Onaylayıp onaylamamakta tercih sizin ve fakat geçmişiyle yaşayamayan insanlara ayna tutarsanız, tüm öfkesini, -hatta o anda canını sıkan ya da başkasından alamadığı öcü dahi- size kusar. Çünkü kızgınlık ağlamak gibi böyle bir şeydir. Ortada bir ölü varken, onun bahanesiyle kendi acısına ağlayan insanlar gibi…
Silvan Güneş
Folklor Araştırmacısı
Biyografi Yazarı
yüreginize sağlık….efendimm
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim Sayın Faruk Karakolcu
BeğenBeğen